Çocuklara Ölümü Anlatmak - Çocuklarda Yas Depresyonu

Sevilen birinin ölümü sadece yetişkinleri değil çocukları da etkilemektedir. Çocuğun ölüm olayını bilişsel olarak algılaması çocuğun yaşı, gelişim düzeyi ve daha önce ölüm olayı ile karşılaşıp karşılaşmaması ile ilgilidir. Küçük çocukta ben merkezcil düşünce egemendir, olayları hep kendi etrafında gerçekleştiğine yönelik düşüncesi vardır; olayların nedenleri ve sonuçları konusunda anlayışları sınırlıdır, somut düşünce söz konusudur. Anlama ve değerlendirme yeteneği henüz gelişmemiştir, canlı-cansız ayrımını gerçekleştiremez. Bu nedenle beş-altı yaşına kadar çocuğun ölüm olayını gerçekçi biçimde değerlendirmesi beklenemez.

Bebeklik ve ilk çocukluk dönemlerinde çocuk sevdiği insanın kaybını ve ayrılığı duygusal olarak yaşar, iki yaşına doğru süreklilik kavramı gelişmeye ve bağlandığı kişiden sürekli ayrılık ile geçici olarak onu kaybedip bulma arasındaki farkı algılamaya başlarsa da, kayıp olayını çok iyi anlayamaz.

Üç dört yaşlarında, canlı varlığın hareket ettiğini veya ses çıkardığını fark eder. Kedi veya köpek hareketsiz yattığı zaman nedenini sorar ancak canlıyı cansızdan ayırt edememektedir. Beş yaşına kadar çocuk ölümü yaşamın sona ermesi olarak değil, yaşamın bir başka şekli gibi algılar. Hareketsizliği ve uykuyu ölüm olayı ile karıştırır. Yemeyen, yürümeyen ve konuşmayan birinin ölmüş olduğunu zanneder. Ölüm onun için hareketsizliktir, uykudur veya toprağın altında olmaktır.

         Yaşı büyüdükçe veya çevresinde ölüm olaylarıyla karşılaştıkça ölen kişinin geri gelmeyeceğini, ölümün bir sona erme olduğunu, bir gün herkesin öleceğini ve ölüm için bir neden bulunduğunu öğrenir.

Çocuk ilk zamanlarda ölümün geri dönülmezlik ilkesini kavrayamadığı için kaybettiğini hep bekleme ve döneceğine yönelik düşüncesi olacağı için ayrılışı zorlaştırır. Ölümün, yaşamsal işlevlerin tamamen bitmesi durumunu kavrayamadığı için kaybettiği kişinin gömüldüğü yerde üşüyeceği, acıkacağı veya acı çekmesinden rahatsız olur ve normal yaşamına uyumunu zorlaştırabilir. Kaybettiği kişinin cezalandırıldığına inanabilir bundan utanç ve suçluluk duyabilir. Kendini terk ettiği için öfke-kırgınlık duyabilir. Kendi ‘kötü davranışının’ ölüme yol açmış olduğuna inanabilir ve kaygı duyabilir.

 

0-2 yaş: Anlama yeteneğinde değildir ama bağlandığı kişiden ayrılma durumunda ayrılık anksiyetesi yaşar.

3-5 yaş: Ölümü geçici ve geri dönülür bir olay gibi algılar. Bencildir, sevdiğinden uzaklaşmayı kendine verilen ceza gibi veya kötü davranışının ölüme neden oluşu gibi algılar.

6-10 yaş: Geri dönülmez, sona erme olarak görür. Kendinin ölebileceğini kavrayamaz.

11-13 yaş: Evrensel ve sona erme olarak görür; hastalığın biyolojik yönleri veya cenaze merasiminin ayrıntılarıyla ilgilidir.

14-18 yaş: Soyut biçimde kavrar. Tehlike üstlenen davranışlarının arkasında, kendi ölümlü olmasını inkar bulunabilir.

Kayıp sonrası yaşananlar, çocuğun yaşı, kişiliği, deneyimleri, ölen kişiyle ilişkisi, çevrenin etkisi, ailenin tutumu, ölüm nedeni oluş şekline göre değişmektedir.

Çocuklarda sıklıkla görebileceğimiz yas tepkileri;

 

Ölüm, doğum gibi normaldir. Her insanın kendi kaybının yasını yaşaması en sağlıklı olandır. Çocukların da yasını yaşamasına izin vermek gerekir. Eğer yas süreci gizleniyor ve yaşanmıyorsa yas ileriye taşınır.

Yas, hepimizin kayıp yaşadıktan sonra yaşaması gereken doğal bir süreçtir. Bu süreçte desteğe ihtiyacınız olduğunda bir uzmandan yardım almaktan lütfen çekinmeyin.

        Sevgilerle..