DUYGUSAL ZEKA VE ÇOCUK
Son yıllarda zeka ile ilgili yapılan araştırmalar, kişisel başarıların sebebinin sadece IQ ile ilgili olmadığını ve hayatta bizleri başarıya götürecek kişisel pek çok yetkinliğe olanak sağlayan “duygusal zeka”nın önemini ısrarla vurgulamaktadır. Yüksek zeka katsayısının akademik başarıyı yükselttiğini ancak mutlu bir hayatın garantisi olmadığını artık bilmekteyiz. “Bir bireyin çevresel baskılarla, değişimlerle başa çıkmaya çalışırken, duygusal kişisel ve sosyal yeteneklerinin tümünü devreye sokup uygun biçimde kullanılabilmesi” olarak tanımlanan duygusal zeka, duygusal doyumun sağlanmasına hizmet eder. Duygusal doyumun sağlanması duyguları tanımakla başlar. Duygular insanı anlamada, düşünce ve davranışlarını anlamlandırmada çok önemli bir role sahiptirler. Duygularını tanıyan ve onları doğru yönlendirebilen insanlar hayatlarının birden fazla alanında etkin olabilmektedirler. Yaşam boyu gelişen bir süreç olan bu duygusal farkındalığın temelleri ise özellikle çocukluk döneminde atılmaktadır. Çocukların hem kendi hem de karşısındaki bireylerin duygularını farkında olarak büyümesi son derece önemlidir.
Duygusal Zekanın Gelişimi ve Dikkat Edilmesi Gerekenler
Duysual zeka, bebeklikten itibaren gelişmeye başlar. Altı aydan küçük bebekler zevk ve rahatlık gibi duyguları, altı aydan büyük bebekler ise sevinç, korku ya da kızgınlık gibi farklı duyguları yaşayabilmektedir. 2 yaşındaki çocuklar hem kızgınlıklarını hem de olumlu duygularını ifade edebilirler. Yine bebeklerin çok erken aylardan itibaren annelerinin yüz ifadelerine ve ses tonlarına anlamlar yükleyebildikleri bilinmektedir. 2-3 yaş çocuklarının neşeli, mutlu, kızgın öfkeli ve üzgün duygularını tanıyabildikleri belirtilmektedir. Özellikle okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocukların yüz ifadelerini tanıma becerilerinin hızla geliştiği gözlenmektedir. Bu bağlamda duygusal zeka gelişimi açısından çocuğun yetiştiği çevrenin anlamı çok büyüktür. Çocukların model aldığı yetişkinlerin kendi duygularını ifade edebilmeleri ve davranışlarından ziyade , duygularını, hislerini nasıl ifade ettikleri yani ifade ediş biçimleri son derece önem taşımaktadır.
Çocuk, yetişkinlerle ilişkilerini şekillendirerek, kendisini değerlendirmeyi, hislerine nasıl tepki verileceğini ve verilen tepkileri nasıl yorumlaması gerektiğini öğrenir.
Çocuğun belirli bir durumda ne hissettiğini farkına varabilmesi, duygusal zekasının temelini oluşturur.
Görüldüğü gibi, bir çocuğu başarıya götürebilecek tüm bu farkındalıkların gelişiminde yetişkinlerin oluşturduğu model yadsınamaz.
Kısaca duygusal zeka modeli'nde birbiriyle ilişki içinde olan;
Yüz ifadelerindeki, ses tonundaki, sanat objelerindeki duyguları hissedebilmek, algılayıp ifade edebilmektir.
Duygular, zihinsel yaşamın bilişsel, bilinçli, duygusal-deneyimsel (emotional-experiantal) fizyolojik cephelerinin karmaşık organizasyonlarıdır. Eğer biri "şu anda üzgünüm" şeklinde düşünürse, biliş değişir "ben iyi değilim" şeklinde düşünmeye başlayabilir. İkinci aşama yani düşüncenin duygusal olarak kolaylaştırılması sürecinde duyguların bilişsel sisteme nasıl girdiği, bilişin düşünceye yardım etmek için nasıl değiştiği üzerine odaklanır. Duygular bilişsel sistemi değiştirir. Kişi mutluyken bilişsel sistem olumlu, kişi mutsuzken olumsuz olur
Duygular tanınıp etiketlenmesi ve duygusal anlayışın oluşumu.
Bu, bireyin diğer insanlarla ilişkisindeki duygusal ilerlemeyi anlayabilmesini sağlar.
bu dört kapasitenin ve gerekli olan temel kazanımların çocuğun doğumundan itibaren şekillendiğini unutmamak, doğru tutum ve yaklaşımlarla duyguların kısırlaşmadan, her türlü fırsatta geliştirilmesine olanak sağlamak son derece önemlidir.
UZM.PSK.EZGİ GİZEM NARAT