İstanbul
Halkalı

ÇOCUKLARDA BAĞIMLILIK VE AŞIRI KORUMACILIK

                                                                                 Çocuklarda Bağımlılık ve Aşırı Korumacılık

Son yıllarda çocuklar ve ebeveynler arasındaki bağlanma ile ilgili birçok araştırma yapılmaktadır. Bu bağlanma teorileri çocukların gelecek yaşamına dair önemli temellerin atıldığını, ebeveyne bağlanma modelinin çocukların ileriki dönem ilişkilerini, dünyaya bakışını ve kendine bakışını nasıl etkilediğini bize önemli bir şekilde sunmuştur.

Çocuklar ve ebeveynler arasındaki güvenli bağlanma bize, bireylerin öz güven sahibi, iyi ilişkiler kuran ve dünyayı da güvenli bir yer olarak algılayan bireyler olarak yetişkinliğe ilerlediğini göstermiştir. Dolayısıyla yeni ebeveynler bu bağlanma teorilerine dair birçok kitap okumaya başladı ve Google da çok aranan konular arasına eklendi. Fakat şöyle bir durum var ki bağlılık ile bağımlılık karışmaya başladı kavramsal olarak. Bağlılığın bağımlılığa dönüşmesinin en büyük sebeplerinden biri internet kirliliği. Ebeveyn tutumlarını yanlış yerlere götüren, çocukları özgüvenli yetiştirmek diye benmerkezci yetiştirmeye iten, çocukları ailenin bir parçası olmaktan çıkarıp ailenin merkezi haline getiren yazılar ve araştırmalar aileleri çocuklar ile bağımlı bir ilişkiye yönlendirmektedir. Bunun yanı sıra yaşam koşulları, çalışan ebeveynler ve sağlık koşullarının değişmesiyle geç anne baba olmak da çocuklarla bağımlı bir ilişkiye sebep olmaktadır. Geç anne baba olan ebeveynler çocuklarını hayatın merkezine koyarak tamamen bebeğin yaşamı üzeninden kendi hayatlarını yaşamaya başlarlar. Geç gelmiş olmanın getirdiği yoğun duygular sebebi ile de sadece ebeveynler değil tüm aile genellikle bebeğe karşı bağımlı bir yaşam kurmaya başlar. Aile büyükleri de kendi yaşam düzenlerini değiştirip taşınırlar, bebeğe bakmaya başlarlar vb. Genellikle bu şekilde olan ailelerde aşırı korumacı ebeveyn modelleri ortaya çıkmaktadır. Kar küreyici-helikopter anne-baba tutumu dediğimiz bu model aşırı bağımlı ve korumacı bir tutumla çocuklara yaklaşır. Son yıllarda özellikle yoğun çalışan, geç çocuk sahibi olmuş ve ya tedavi ile çocuk sahibi olabilen anne-babalarda yaygın olarak görülen bir ebeveyn tutumudur. Bu ebeveynler çocukları ile iki bedende tek bir bireymiş gibi yaşarlar, yanında değilse bile çocuğunu sürekli dilinde taşıyan anne-babalardır. Hatta genellikle tekil bir dil kullanırlar, ‘hasta olduk, erken uyuduk, sabah tersimizden kalktık vs.’ .Hayatlarının temeli çocuklarıdır ve dünyaları çocuk etrafında döner. Dolayısıyla evdeki otorite çocuk olmaya başlamıştır. Bu ebeveynler çocuklarının sorumluluklarını onlar yerine üstlenirler. Aşırı koruyucu ve kaygılı bir ebeveynlik türü benimsemişlerdir, dolayısıyla sürekli kaygılıdırlar.  Bu gibi bir ortamda yetişen çocuklar dünyanın kendi etraflarında ve aşırı ilgi ile dönmesine alışık olduklarından narsistik kişilik geliştirmeye yatkındırlar. Doyumsuzluk ve memnuniyetsizlik duygu durumlarının temelini oluşturur. Dolayısıyla mutsuz olmaya eğilimlidirler çünkü kimse beklentilerini karşılamada yeterli değildir. Buna paralel olarak da sosyal ilişkilerinde de sorunlar yaşayacaklardır. Aile dışındaki dünyada evdeki pervane tutumları bulamayan çocuklar okul hayatından başlayan ve sosyal ilişkilerine de yansıyan bir mutsuzluk içerinde olmaya çok yatkınlardır. Bu kişilerin ileriki dönemde psikolojik ve psikosoyal problem yaşama riski yüksektir. Ayrıca aşırı koruyucu ve bağımlı ortamda yetişen çocuklar kendini de sosyal ortamlarda savunup koruyacak özgüvene ve beceriye sahip olamayabilirler. Bebekliklerinden beri ebeveynlerinin düşmesin, aman zarar görmesin, kimse onu üzmesin, hayır demeyelim incinmesin şeklinde yaklaşılan çocuklar gerçek yaşamın sosyalliğinde tahttan düşen bir kral-kraliçe gibi bocalarlar. Kendilerini sevilmeyen bir kişi ve yetersiz bir birey olarak görmeye başlarlar. İleri dönem çalışmaları da gösteriyor ki aşırı bağımlı ve korumacı ebeveynler çocukların gelecekte olacakları kişilere, ilişkilerine ve yaşamına zarar veriyorlar. Çocuklarımız ile sağlıklı bir bağlılık kurmak, onun temel ihtiyaçlarını karşılamak ve çocuğumuza saf sevgi vermek yeterli. Çocuklarımızı ailenin merkezi değil ailenin bir parçası olarak yetiştirmek önemli olan. Kendi aile temellerimiz üzerinden, sadece okuduklarımızdan değil yaşadıklarımızdan ve içimizden gelen doğal güdülerimiz üzerinden de hareket etmek gerekmektedir.                 

Uzman Klinik Psikolog Deniz Akgül