İstanbul
Halkalı

EBEVEYN TUTUMLARI

                                                                                            EBEVEYN TUTUMLARI

Çocukların psikososyal gelişimlerinin ve beynin yapı taşları olan bilişsel modelinin oluştuğu ve en önemli temellerinin atıldığı ilk ortam ailedir. Çocuklar aile ortamında kişiliklerini ve yaşam modellerini dahi oluşturacakları tutum ve yargıları ebeveynlerinin onlara karşı takındığı tutumlardan şekillendirmeye başlarlar. Anne ve babanın kendi bilişsel gelişimi, yetiştikleri kendi aile ortamları, sahip oldukları sosyokültürel birikim anne-baba modeli olarak da nasıl bir yol izleyeceklerinin göstergesidir. Evrimsel olarak kendi psikososyal birikimlerini bir sonraki nesle aktarırlar. Bu ebeveynlik modeli yetiştirilen çocuğun gelişimsel olarak hayatında çok önemli bir rol oynayacaktır. En önemli nokta ise duygu-düşünce-davranış zincirinde yani bilişsel yapıda olacak olan etkilerdir. Bilişsel davranışçı psikolojik kurama göre bireyin düşünme biçimi onun nasıl hissedeceğini, nasıl davranacağını ve nasıl bir karaktere sahip olacağını belirleyen şeydir. Kısacası ebeveynlerin tutumları çocukların bugününü ve geleceğini etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. Maccoby ve Martin’in bu konuda çok önemli bir çalışması vardır ki bu çalışmaya göre anne ve baba tutumları dört grupta sınıflandırılabilir. Buna ek olarak son yıllarda yaygın olarak uygulanan bir ebeveyn tutumunu da ben ekleyeceğim. Bu tutumlar ile yetişen bireylerin ne gibi özelliklere sahip olduklarını da geniş kapsamlı olarak değerlendireceğiz;

Otoriter Aile Tutumu:

Bu ailenin temelini koşulsuz itaat oluşturmaktadır. Ebeveynler bu noktada çocuklarına sundukları her şeyin onlar tarafından sorgusuz, sualsiz ve koşulsuz bir şekilde kabul edilmesini beklerler. Bu tür ailelerde sunulan kuralların ya da yapılması istenen şeyin mantıksal boyutu çocuklara açıklanmaz. Beklenen şey ‘kural kuraldır, biz koyduk, sen uymak zorundasın, neden öyle olduğu önemli değil’dir. Belki klasik olarak duymaya alışık olduğumuz örnekleri ’neden öyle ama’ sorusuna verilen ‘çünkü öyle, ben öyle istiyorum da ondan’ gibi karşısındaki kişiyi ya da çocuğu değersiz hissettiren cümlelerdir.  İtaate ek olarak bu ailelerde gözlemlenen en önemli sorun bu kurallara uyulmadığı takdirde gelen ağır cezalardır. Bu tür anne baba tutumunu benimseyen aileler aynı zamanda çocuklarına dair yüksek standartlar belirlerler ve bunlar da karşılanmadığı takdir de yine ağır cezalar verirler. Bu cezalara ek olarak sıklıkla aşağılayıcı ve memnuniyetsiz bir dil kullanımı yaygın olarak görülmektedir. Fakat hiçbir şekilde destekleyici bir davranış modeli, koşulsuz duygular ve kabul ediş yoktur. Genel çerçevede itaat bekleyerek, yüksek standartlar dayatılan ve sıkça ağır cezalar alan çocuklar da görülen en sık problemler özgüven sorunları, mükemmeliyetçilik, sürekli kendini suçlama davranışı, kendini kabul ettirmeye yönelik davranış profili ve yetersizlik duygusudur. Bunlara iler ki dönem de genelde duygu-durum bozuklukları ve anksiyete bozuklukları eşlik eder. Son olarak da bu kişiler de gözlemlenen en büyük sorun kişilerin kendi isteklerinin fakında olmadan sürekli başkalarını memnun etmeye çalışarak yaşamalarıdır. Bu da yine psikolojik problemlere yatkınlığı arttıran bir özelliktir.

 

 

 

 

Yetki Sahibi Aile Tutumu:

Demokratik tutum ve yargılar bu ailenin düzenini oluşturan en önemli yapı taşlarıdır. Kurallar bu tür anne-babalar için olmazsa olmazdır. Fakat bu kurallar demokratik bir şekilde aile içinde tartışılabilir ve karara bağlanabilir. Mantıksal açıklamalar ile kuralların önemi kurallara uymaktan daha fazla vurgulanmaktadır. Bu ailelerin en önemli özelliği de kuralların manevi değerler etrafında aile temelleri ile şekillendirilmesidir. Örneğin izinsiz bir yere gitmiş bir çocuğa bunu ‘izinsiz bir yere gidilmez’ kuralından ziyade bunun yalan söylemek gibi bir değer üzerinden açıklayarak bunun kabul göremeyecek bir şey olduğunu vurgulamayı tercih ederler. Ödül ceza sistemleri de yine benzer bir paralel de ilerletilerek materyalistik ya da karaktere hakarete varan sözel şeyler yerine yapılan eylemle birebir ilintili olan çocukların yaptıkları şeylerin sonuçlarına katlanmalarını ve sorumluluğunu üstlenmelerini sağlayacak eylemler olarak belirlenir. Dolayısıyla çocuklar hatalarıyla kabul gördüklerini fakat sorumluluk almaları gerektiğini öğrenirler.   Çocuklarına karşı hatalarını kabul edici, her koşulda sevgi dolu olmak ve destekleyici davranışlar sergilemek gibi bir misyonları vardır bu ailelerin. Bu koşullar içinde yetişen çocuklar da kendine güveni olan, sorumluluk sahibi, iyi neden-sonuç ilişkileri kurabilen, empati duygusu gelişmiş ve çevresine saygılı bireyler olarak gelişim göstermektedirler.

Müsamahakar Aile Tutumu:

Müsamahakar ebeveyn tutumu son yıllarda sosyal alanların desteğiyle popülerlik kazanmış bir aile tutumudur. Arkadaş anne-baba tutumu diyebileceğimiz bir modeldir. Bu tarz ebeveynlik modelinde göze çarpan en önemli şey anne ve babanın çocukları üzerinde az beklentilerinin olmasıdır. Çocuklardan otokontrol ve doğru davranışlar çok fazla beklemeyen anne ve babalar çocuklarına karşı arkadaşça bir yaklaşım benimserler. Bu nedenle ödül ve cezalardan ziyade bolca sözel iletişim kurarlar, her şey üzerine açıklayıcı konuşmalar yaparlar. Fakat bu konuda yapılan araştırmalar da göstermektedir ki bir dönem çok moda olan arkadaş gibi anne- baba olmak çok da iyi sonuçlara sebebiyet vermemektedir. Her hangi bir otoritenin olmaması, disiplinel anlam da otokontrol ve olgunluğun bu tür aileler içinde aranmaması çocukların ileri ki yaşamında da sorumluluk altına girmek gereği duymamalarına sebep olmaktadır. Bu tür bireyler ayrıca otorite ile sorun yaşayan ( özellikle eğitim ve iş yaşamlarında) bireyler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Koşulsuz sevgiyle büyütülmüş gibi görülseler de bu bireyler ileri ki yaşamlarında gelen beklentileri doğru yorumlamakta sorunlar yaşayabilmektedir. Bunların toplu olarak en önemli sorunu kişiler arası ilişkilerde ve sosyal yaşamda zorluk yaşamak olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bu bireylerin mutluluk seviyeleri psikolojik problemlere zemin hazırlayacak şekilde düşük görülmektedir. Kurallar ile de sorun yaşayan bu bireylerin okul yaşamı ile başlayan ve iş yaşamı ile devam eden sorunları hayatlarının temelinde olmaya başlar.

 

 

 

Uzaklaşmış (uninvolved) Aile Tutumu:

Ebeveynlerin temel görevlerinden biri olan çocuklarının öz-bakımını sağlamak bu tür ailelerde tek görev olarak var olmaktadır. Çocuklar üzerinde öz bakım gibi temel ihtiyaçları karşılarken psikosoyal gelişime katkı sağlayacak şeyleri es geçmektedirler.. Anne-baba olmayı iyi bakım, iyi beslenme, iyi eğitim gibi temeller üzerine oturtan bu ailelerin çocuklarından beklentileri de yok denecek kadar azdır. Bu nedenle aile içerisinde iletişimsizlik temel olmaktadır. Aile içerisinde manevi bir bağlılığın oluşmasına zemin hazırlanamamaktadır. Bu tür aile tutumları ile yetişmiş bireylerde gözlemlenen sonuçlar diğer ailelere kıyasla en negatif getirileri olan tutumlar olarak görülmektedir. Bu bireyler sorumluluktan uzak, otokontrol sorunu olan, özgüveni düşük, sosyal ilişkilerinde ciddi bağlanma problemleri olan bireyler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Materyalistik eğilimleri yoğun olarak kişiliklerinin temelini oluşturmaktadır.

Kar Küreyici-Helikopter Anne-Baba Tutumu:

Son yıllarda özellikle yoğun çalışan, geç çocuk sahibi olmuş ve ya tedavi ile çocuk sahibi olabilen anne-babalarda yaygın olarak görülen bir ebeveyn tutumudur. Bu ebeveynler çocukları ile bir bireymiş gibi yanında değilse bile çocuğunu sürekli dilinde taşıyan anne-babalardır. Hatta genellikle tekil bir dil kullanırlar. ‘hasta olduk, erken uyuduk, sabah tersimizden kalktık vs.’ .Hayatlarının temeli çocuklarıdır ve dünyaları çocuk etrafında döner. Dolayısıyla evdeki otorite çocuk olmaya başlamıştır. Bu ebeveynler çocuklarının sorumluluklarını onlar yerine üstlenirler. Aşırı koruyucu ve kaygılı bir ebeveynlik türü benimsemişlerdir, dolayısıyla sürekli kaygılıdırlar.  Bu gibi bir ortamda yetişen çocuklar dünyanın kendi etraflarında ve aşırı ilgi ile dönmesine alışık olduklarından narsistik kişilik geliştirmeye yatkındırlar. Doyumsuzluk ve memnuniyetsizlik duygu durumlarının temelini oluşturur. Dolayısıyla mutsuz olmaya eğilimlidirler çünkü kimse beklentilerini karşılamada yeterli değildir. Buna paralel olarak da sosyal ilişkilerinde de sorunlar yaşayacaklardır. Aile dışındaki dünyada evdeki pervane tutumları bulamayan çocuklar okul hayatından başlayan ve sosyal ilişkilerine de yansıyan bir mutsuzluk içerinde olmaya çok yatkınlardır. Bu kişilerin psikolojik ve psikosoyal problem yaşama riski yüksektir.

Bir çok yazılar, bloglar ve kitaplar son yıllarda elimizin altında. Faydalı oldukları kadar bilgi kirliliğine de yol açanlar mevcut. Bu nedenle her zaman altını çizdiğim gibi ‘doğal ebeveynlikten’ uzak kalmamaya çalışmalıyız. Okuduklarımıza, kişiliğimize ve yetişme tarzlarımıza uymayan hiçbir şeyi uygulamaya çalışmamalıyız.  Kitapların, internette yazan bilgilerin yanı sıra gerçekten bu bilgilerin ışığında fakat kendi kültürümüzden kendi kimliklerimizden doğru şeyleri harmanlayarak çocuklarımıza verebilmek önemli bir beceridir.

Çocuklarımıza koşulsuz sevginin ve insancıl değerlerin, bağlı kalmamız gereken en önemli tutum olduğunu öğretebilmemiz dileğiyle..

Uzman Psikolog Deniz Akgül