İstanbul
Kemerburgaz

OKULA ALIŞMA DÖNEMİ

Okul öncesi dönemde çocuğunuzu bir eğitim kurumuna göndermek, onun geleceğine ve kendisine yaptığınız en önemli yatırımdır. Özellikle 3-6 yaş aralığı ALTIN DÖNEM olarak adlandırılır. Çocuğun kimliğinin, kişiliğinin  şekillendiği, beceri ve yeteneklerinin farkına varılıp  geliştirildiği  bu dönemdeki değişimler  8-11 yaş aralığındaki  değişimlerden  çok daha  hızlı, büyük  ve değerlidir.

Okul öncesi eğitimin kazandırdığı becerileri şöyle özetleyebiliriz:

Sosyal olarak, çocuklar oyuncakları paylaşmanın yanında yetişkinin ilgisini, yiyecekleri paylaşmayı ve karşılıklı konuşmayı öğrenirler. Ayrıca yaşıtlarıyla çatışmaları ve ilişkilerde ortaya çıkan sorunları çözümlemeyi ve kendini nasıl ve ne zaman koruyacağını ve diğer çocukların hakkına saygı göstermeyi de öğrenirler. Bütün bunlar çocuğun ileriki yaşamında ortaya çıkan tüm sorunları çözmesine yardımcı olacak problem çözme becerilerinin artmasını sağlar.

 

Duygusal olarak, kendi işlerini yapması, sorunları kendisinin halletmesi ve bazı kararları kendisinin vermesi sayesinde özgüvenleri artar. Anne-babadan ayrı kalabileceğini ve onların bulunmadığı zamanlarda da bir şeyler yapabildiğini görmek çocuğun öz güven ve bağımsızlık duygularını artırır. Ayrıca toplu yaşamanın gerektirdiği sınırlara ve kurallara uymayı da anaokulunda öğrenirler.

 

Kas gelişimi olarak kesme, yapıştırma, boyama, kalem kullanma gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması sonucu ince motor becerileri gelişir. Ayrıca koşma, zıplama, fırlatma, tırmanma gibi kaba motor fonksiyonlarını da kullanır ve geliştirir.

 

Bilişsel yönden, nesneleri eşleştirme, sınıflandırma, ölçme, gözlem yapma ve fikirler üretme gibi matematik ve bilim becerilerini kazanır. Dramalar sayesinde hayal gücü gelişir. Arkadaşları ve öğretmenleri ile konuşmak dil becerilerini geliştirir. Kitapları incelemek, boyama ve çizimler yapmak, gibi faaliyetler de erken okuma ve yazma yetilerinin gelişmesine yardımcı olur.

 

Uyum Süreci

Uyum, bireyin kişilik özellikleri doğrultusunda yeni bir duruma adapte olabilme gücüdür.

Çocukluğun bu çok özel ve güzel dönemi okula başlangıçta  bazı zorlukları da beraberinde getirir.  Çocuklar evlerinin en güvenli ortamından, anne- babanın sıcak kollarından ve alışkanlığa dönüşmüş rutinlerinden ayrılırlar. İlk kez  ‘kendi kanatlarıyla uçmayı’  dener ve ilk kez ‘kendi ayakları’ üzerinde  dururlar. Çocuk, anaokuluna başlayana kadar sadece ailesinin içinde kurmuş olduğu iletişim ağı bütün hayatını etkilemekte ve kişiliğinin temelini oluşturmaktadır. Anaokuluna yeni başlayan çocuğun  anne-babasına  bağımlılığı büyük ölçüde  devam etmektedir. Çocuğunuz evinin PRENSESİ, PRENSİYKEN yuvaya başlar ve halkın arasına katılır. Okula başlarken yaşanan ayrılık çocukta travmatik bir duruma yol açmazken, bu ayrılığın aile tarafından olumlu bir gelişme olarak adlandırılması gerekmektedir. Çünkü ebeveynden ayrılma genel olarak güvenli bağlanma döneminden sonra gerçekleşmektedir. Yani çocuğun sosyalleşme isteklerinin doğduğu gelişimsel bir döneme denk gelir. Çocuk toplumla yaşamaya hazırdır. Sadece biraz desteklenmeye ihtiyacı vardır.

Uyum süreci çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Kimi çocuk bu süreci kısa sürede, sıkıntısız atlatırken kimi çocuk ise anne-babasından ve evinden ayrılmakta zorlanır.

 

Bu zorluğun nedenleri;

-Bireysel farklılıklar

-Okula gelene kadar sadece ailesiyle kurmuş olduğu iletişim ağı (aşırı koruyucu ve müdahaleci aile tutumları)

-Daha önce yaşamış olduğu olumsuz deneyimler

-Çocukların hayatlarında farklılıkların yaşanmaya başlaması

-Uyku saatlerinin değişmesi

-Anne-babaları ile geçirdikleri sürenin azalması

-İlgi Paylaşımı

 

AYRILMA KAYGISI

 Bir okul öncesi eğitim kurumuna başlamak  çocuk için büyük bir sorumluluk ve ilk kez tattığı alışkın olmadığı duygu durumlarıyla karşılaşmak ve bunlarla baş edebilmek demektir. Bu duyguların en belirgin tanımı “ Ayrılma Kaygısıdır”.

 Çocuk Bu Süreçte Ne Hisseder?

-Annem- Babam almaya gelecekler mi?

-Öğretmenim bana yardım eder mi?

-Karnım acıkırsa, tuvalete gitmem gerekirse  ne yapmalıyım?

-Burası ne kadar büyük bir yer, ya kaybolursam!

-Tüm bu çocuklarda kim?

-Servis evimin yolunu nasıl bilecek?

-Burada yalnız ne yapacağım?

-Acaba ağlarsam annem-babam benimle kalır mı?

Çocuğumuzun yaşadığı bu kaygılar, onun daha önce sergilemediği bazı davranış örüntülerine sebep olabilir;

-Anne babasının kucağından inmek istememe

-Okuldan gitmelerine sarılarak izin vermemek

-Sürekli olarak annesinin ne zaman geleceğini sormak, kapıdan ayrılmak istememek

-Üstünü değiştirmeye , kıyafetlerini okulda bırakmaya direnç göstermek

-Okulda uyumak istememek

-Bir süre gruba katılmadan izleyici olmak,

-Bireysel oyunları tercih etmek,

-Fiziksel rahatsızlıklardan şikayet etmek.

Ağlamak burada çocuğun isteklerini yaptırabilmek için başvurduğu bir tür savunma unsuru olabilir.(ağlama iyi analiz edilmeli)

 

ÖNERİLER

Peki  adaptasyon süreci sırasında anne-babalar nasıl davranmalı,  neler yapmalı?

-Emin olun. Çocuğunuza sevginizle birlikte kararlı ve kendinize güvenen bir ebeveyn olduğunuzu gösterin. Unutmayın siz ne kadar güven duyarsanız çocuğunuzda o kadar güven duyacaktır.

-Onunla önceye nazaran daha kaliteli ve yoğun zamanlar geçirin.

-Başlangıçta okulla ilgili sorular sormayın. Bu onu rahatsız edebilir. Merak etmeyin hazır hissedince kendisi anlatacaktır.

-Olumlu cümleler kullanın: ‘okulda ağlama bu beni üzer’ demek yerine ‘okulunda mutlu bir gün geçir’ deyin.

-Çocuğunuzu bırakırken olumsuz iletilerden uzak durun. Sadece sözlerine değil beden diliniz ve mimiklerinizle doğru mesajlar verdiğinizden emin olun.

-Çocuğunuzu yuvaya bırakırken ayrılık anını mümkün olduğunca kısa tutun. Sürenin uzaması sizi bırakmak istemeyen çocuğunuzun daha çok üzülmesine ve ağlamasına, ertesi  günü bu süreyi daha da uzatmasına sebep olur.

-Çocuğunuzla konuşurken olabildiğince  kısa, net cümleler kurun.

-Güne mutlulukla başlayabilmesi için iyi ve kaliteli bir uykunun  sandığınızdan daha etkili olduğunu hatırınızdan çıkarmayın.

-Çocuğun  okul yaşamından zevk alması ve programın doğal akışına ayak uydurabilmesi için düzenli gelmesi ve zamanında gelmesi çok önemlidir. En geç saat 09:30’da  okulda olmasına ebeveynler özen göstermelidir.

-Onun anlayabileceği kavramlarla (kahvaltıdan sonra, öğle yemeğinden sonra, uykudan uyanınca..) ne zaman geri geleceğimizi belirtmeli ve bu saate uygun davranmalıyız.

-Korkutmak gibi yaklaşımlara asla yer verilmemesi gerekmektedir. (böyle yaparsan öğretmenin sana kızar..)

-Empati kurarak , duygularını anlamalı ve kendini ifade etmesine izin vermeliyiz.

-Kararlı ve tutarlı olmak, anne ve babanın fikir birliğinde bulunması oldukça önemlidir.

-Çocuğun eve döneceği saatlerde ( Anne de çalışıyorsa hiç değilse ilk haftalarda) evde olup onu karşılayabilmek, küçük sürprizler hazırlamak, çocuğun yapabildiklerini öne çıkartarak olumlu yanlarını pekiştirmek  (Aferin,ne kadar güzel yapabiliyorsun artık. Büyüdüğünü görmek çok güzel.)

 Anne –babalık sadece koruyup kollamak , her sorununu çözmek değildir. Zamanı geldiğinde kendine güvenen ve zorluklarla baş edebilen bir kişilik için kollarını açmalı ve onu sosyalleşmesine yardımcı olmalıdır.

                                     

                                                                                                 Sevgilerle