ERKEN ÇOCUKLUK ÇAĞINDA CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ

 

ERKEN ÇOCUKLUK ÇAĞINDA CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ

Bireyin kimlikliğinin gelişim alanlarından biri olan cinsel kimlik  bütüncül bir yapıya sahiptir. Cinsel kimlik, cinselliğin farklı boyutları olan biyolojik, fiziksel, psikolojik, zihinsel ve sosyal süreçlerin etkileşimi ile gelişir, oluşur ve olgunlaşır.

Cinsel kimlik, bireyin kendi bedenini ve benliğini, belli bir cinsiyet içinde algılayışı, kabullenişi; duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde davranmasıdır. Başka bir deyişle, bireyin kadın ya da erkek olarak kendisinin farkına varması ve kendini kabulüdür.

Çocuklarda cinsel kimlik gelişiminin bazı evrelerden oluştuğu belirtilmektedir. İlk evrede çocuklar kendilerinin ve başkalarının cinsiyetlerini tanımlamayı öğrenmektedirler. İkinci evrede cinsiyetin zaman içinde değişmediğini anlarlar. Üçüncü evrede ise cinsiyetin görüntüde değiştirilmesiyle ya da yüzeysel değişikliklerle değişmeyeceğini öğrenmektedirler.

Cinsel kimliğin ana belirleyicilerinden birisi biyolojik yapımızdır. Doğuştan sahip olduğumuz cinsel organımız cinsel kimliğimizi belirlemede önemlidir. Ancak cinsiyetimiz, cinsel kimliğimizin tek belirleyicisi değildir.

Cinsel kimlik gelişimi hayatın ilk yıllarında oluşmaya başlar. Yapılan araştırmalar, çocukların kendi cinsiyetlerini ortalama 30 aylıkken anlamaya başladıklarını göstermiştir.

Çekirdek cinsel kimliğin çocukluğun ilk iki yılında başladığı fakat cinsel kimlik duygusunun yerleşmesinin 3-4 yaş dolayında olduğu belirtilmektedir.

Dört yaşına gelen bir çocuk, toplumda kadın-erkek ayrımını yapabilir. Kendini kız ya da erkek olarak tarif edebilir.

0–1 YAŞ ARASI CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ

Bireyin ihtiyaçlarını karşılamak için en sık kullandığı organı ağızdır. Bu dönemde en belirgin özellik emme davranışıdır. Bebek yalnızca fizyolojik ihtiyacını değil aynı zamanda psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını da bu emme davranışı ile karşılar. Bu süreçte yeterli sıcak ve güvenli ilgi bireyin sağlıklı kimlik gelişimini destekler. Doğumdan sonraki birinci yılda, bebeğin ilk cinsel uyarıları, yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında ortaya çıkar.

1-3 YAŞ ARASI CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ       

Bireyin 2 yaş itibarı ile keşfetmeye başladığı dünya ile birlikte hayatına dahil olan tuvalet eğitimi sürecinde daha önce hiç görmediği kendi bedenine ait organlarla bu dönemde karşılaşıp tanışmaktadır. Bireyin karakter yapısının önemli belirleyicilerinden biri olan tuvalet eğitimiyle birey kendini tanımaya tam anlamıyla başlar.  Bu dönemde çocuklar, tesadüfen genital organlarına  dokunduklarında, hoşlanma hissedebilir ve bu yüzden bu davranışı daha sık tekrar edebilirler.

3-6 YAŞ ARASI CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ

3 yaşında olan birey kendi bedenini incelediği süreçlerde merak alanını genişleterek anne- baba- kardeş gibi kişilerin cinsel organlarına ilgi/merak duymaya başlar. Bu süreçte kullandığı kelimelerde cinsel organlarının adını, küçük/büyük tuvaletinin isimlerini yerli ve yersiz kullanarak kendini bir şekilde ifade etmeye dolaylı yoldan tatmin etmeye başlar.

4–6  yaşında çocuğun  kendi  cinsiyetine  özgü  davranışlarının pekiştiği  yıllardır.  Cinsiyete ilişkin  roller  sergilenmeye  başlanır. Çocuk oyunlarında anne, baba vb. roller benimser.  Bir anlamda cinsel kimliğe sahip çıkma başlar.

Bedeninin çıplaklığına ilişkin utanma duygusu kızlarda 4–6 yaşlarında,  erkeklerde ise 5–8 yaşları arasında görülmeye başlar ve cinsel role sahip çıkmanın bir diğer önemli göstergesidir. Bu yaşlarda artık doğum, cinsellik vb. konularda merak ve sorular başlar. İlkokul yıllarının başlaması ile birlikte artık cinsellikle ilgili konularda bir sessizlik hâkim olur. Yani çocuğun bedeni ile ilgili uğraşları en aza iner.

CİNSEL KİMLİK OLUŞUMUNUN ÖNEMLİ ETKENLERİ

1) Cinsel Özdeşim Modelleri

Çocukluk çağındaki öğrenmeler, özellikle de model alma deneyimleri ve kurduğu ilk özdeşimler çocuğun cinsel kimliğinin gelişimini etkiler ve ona biçim verir. Kız çocuklarla annesi, erkek çocuklarla babası arasındaki ilişki ne kadar yakın ve olumlu ise, özdeşim o denli kolay oluşur. Erkek çocuklarını kız ya da kız çocuklarını erkek gibi yetiştirmek çocuğun cinsel kimliğinin gelişimini engeller.

2) Beklentiler ve Yetiştirme Biçimleri

Çocuğun kendi cinsiyetini kabulünde anne babanın etkisi büyüktür. Giyim ve saç biçimi çocuğun ruhsal hayatını, yapısını etkiler. Çocuk önce bunların yardımıyla cinsel özelliğini kavrar. Ailenin çocuğu önce gerçekte olduğu gibi düşünmesi, anlaması gerekir. Ancak bundan sonra çocuğun kendisini olduğu gibi, doğal karşılaması beklenir.

Tuvalet eğitimi sürecinde bireyin güvenini desteklemek adına yapabildiği kadar kendi temizliğini yapmaya teşvik edecek cümleler kurmak onu destekleyecektir. Ten temasına alışmasını önlemek bunu olağan bir durum olarak algılamalarının önüne geçmek için temas sırasında peçete kullanımına özen gösterilmelidir.

3) Cinsellikle İlgili Tutumlar

Aile içinde cinsel konulara karşı aşırı tutumlar, suçlamalar,  aşırı denetleme, yanlış bilgilendirme, ağır günah duygusu cinsel kimlik gelişimini olumsuz etkileyebilir.

Aşırı ilgisiz ve sınırsız aile yaşantısında bireyin bilişsel gelişiminden daha ağır şekilde farklı kanallardan öğrenme biçimi bireyin sağlıklı gelişimini olumsuz etkileyebilir.

Bireyin sorularının cevapsız kalması, ayıplanması, aşağılanması gibi durumlar bireyin merakını bastırmasına bu konunun tanınıp benimsenmesi, doğal gelişim sürecini sekteye uğratacak unsurlardandır.

ÇOCUKLARLA CİNSELLİK HAKKINDA KONUŞULURKEN

1) Cevaplar olabildiğince basit ve yaş düzeyine uygun olmalıdır.

Çocuklar soru sorduğunda, kısa, basit ve yaş düzeyine uygun bir şekilde cevaplanmalıdır. Çocuğun  sadece  sorduğu  soru  yanıtlanmalı,  beklediğinden  daha  fazla  açıklama yapılmamalıdır. Bu yaş döneminde çocuklar, bir bebeğin nasıl dünyaya geldiğini merak edip, sorabilirler.

Sorulan sorular bireyin herhangi bir konuya duyduğu meraktan fazla bir duygu değildir. Sorulan soruların temelinde insanın nasıl ürediği vardır.

2) Sakin ve rahat olunmalıdır.

Sorular karşısında yetişkinin mimikleri, ses tonu, kelimeleri seçimi, bedeninin gerginliği ya da gevşekliği ve çocuğu istekli veya isteksiz biçimde dinlemesi,  çocuğa ana-babasının duyguları hakkında bilgi verir. Anne-babanın yasaklayıcı tutumu karşısında çocuk, soru sormaması gerektiğini bilinçsizce hissedebilir. Bu da, çocukların meraklarını biraz daha arttırır, araştırmalarını derinleştirir. Aynı zamanda, suçluluk duygusuyla da yüklenir. Sonuçta ilgilenilen konunun yasak, kötü ya da günah olduğu inancı yerleşir. Bilinçaltına itilen bu inanç, birçok yetişkin insanın hayatını etkiler. Cinsellik "tabu" durumuna gelir. Çocuk böylece susar, soru sormaktan vazgeçerse  görünüşte  bu  konulara ilgi  göstermez.  Ancak içinden sorgulamaya devam eder. Bu durumda en büyük tehlike, bu soruları daha bilgili bir arkadaşın cevaplamasıdır. Bu cevaplar, çocuğun ana-babasına olan güvenini kaybettirir.

3) Mahremiyet öğretilmelidir.

Çocuklar sınırları bilmeye ihtiyaç duyarlar. Nerede çıplak olabileceklerini, nerede giyinik olmaları  gerektiğini  bilmelidirler. Herkesin bedeninin özel olduğu,  muayene sırasında doktorun ya da herhangi bir acı duyduğunda ailesi dışında, kimsenin bedenine dokunmasına izin vermemesi gerektiğini öğretmek de son derece önemlidir. Böyle bir durumda, anne-babasına ya da orada bulunan yetişkinlere haber vermesi gerektiğini bilmelidir.

Bunların yanı sıra, çocuğun,  insanların özel zamanlara  ihtiyaç  duyduğu  anlaması sağlanmalıdır. Kapı kapalı olduğunda girmeden önce kapıya vurması gerektiği öğretilmelidir.

Bireyin kendi yatağında yatması, tek başına uykuya dalma becerisi bireyselliğinin geliştiği dönemlerdendir. Anne-baba-çocuk üçlüsü şeklinde yaşanan gece uykuları bireyin mahremiyet duygusunun oluşumunu ertelediği gibi bireyselliğinin uzun süre anne ve babanın bir parçası olarak algılanmasına neden olmaktadır.

 

 

ERKEN ÇOCUKLUK ÇAĞINDA CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ

ERKEN ÇOCUKLUK ÇAĞINDA CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ

Bireyin kimlikliğinin gelişim alanlarından biri olan cinsel kimlik  bütüncül bir yapıya sahiptir. Cinsel kimlik, cinselliğin farklı boyutları olan biyolojik, fiziksel, psikolojik, zihinsel ve sosyal süreçlerin etkileşimi ile gelişir, oluşur ve olgunlaşır.

Cinsel kimlik, bireyin kendi bedenini ve benliğini, belli bir cinsiyet içinde algılayışı, kabullenişi; duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde davranmasıdır. Başka bir deyişle, bireyin kadın ya da erkek olarak kendisinin farkına varması ve kendini kabulüdür.

Çocuklarda cinsel kimlik gelişiminin bazı evrelerden oluştuğu belirtilmektedir. İlk evrede çocuklar kendilerinin ve başkalarının cinsiyetlerini tanımlamayı öğrenmektedirler. İkinci evrede cinsiyetin zaman içinde değişmediğini anlarlar. Üçüncü evrede ise cinsiyetin görüntüde değiştirilmesiyle ya da yüzeysel değişikliklerle değişmeyeceğini öğrenmektedirler.

Cinsel kimliğin ana belirleyicilerinden birisi biyolojik yapımızdır. Doğuştan sahip olduğumuz cinsel organımız cinsel kimliğimizi belirlemede önemlidir. Ancak cinsiyetimiz, cinsel kimliğimizin tek belirleyicisi değildir.

Cinsel kimlik gelişimi hayatın ilk yıllarında oluşmaya başlar. Yapılan araştırmalar, çocukların kendi cinsiyetlerini ortalama 30 aylıkken anlamaya başladıklarını göstermiştir.

Çekirdek cinsel kimliğin çocukluğun ilk iki yılında başladığı fakat cinsel kimlik duygusunun yerleşmesinin 3-4 yaş dolayında olduğu belirtilmektedir.

Dört yaşına gelen bir çocuk, toplumda kadın-erkek ayrımını yapabilir. Kendini kız ya da erkek olarak tarif edebilir.

0–1 YAŞ ARASI CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ

Bireyin ihtiyaçlarını karşılamak için en sık kullandığı organı ağızdır. Bu dönemde en belirgin özellik emme davranışıdır. Bebek yalnızca fizyolojik ihtiyacını değil aynı zamanda psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını da bu emme davranışı ile karşılar. Bu süreçte yeterli sıcak ve güvenli ilgi bireyin sağlıklı kimlik gelişimini destekler. Doğumdan sonraki birinci yılda, bebeğin ilk cinsel uyarıları, yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında ortaya çıkar.

1-3 YAŞ ARASI CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ       

Bireyin 2 yaş itibarı ile keşfetmeye başladığı dünya ile birlikte hayatına dahil olan tuvalet eğitimi sürecinde daha önce hiç görmediği kendi bedenine ait organlarla bu dönemde karşılaşıp tanışmaktadır. Bireyin karakter yapısının önemli belirleyicilerinden biri olan tuvalet eğitimiyle birey kendini tanımaya tam anlamıyla başlar.  Bu dönemde çocuklar, tesadüfen genital organlarına  dokunduklarında, hoşlanma hissedebilir ve bu yüzden bu davranışı daha sık tekrar edebilirler.

3-6 YAŞ ARASI CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ

3 yaşında olan birey kendi bedenini incelediği süreçlerde merak alanını genişleterek anne- baba- kardeş gibi kişilerin cinsel organlarına ilgi/merak duymaya başlar. Bu süreçte kullandığı kelimelerde cinsel organlarının adını, küçük/büyük tuvaletinin isimlerini yerli ve yersiz kullanarak kendini bir şekilde ifade etmeye dolaylı yoldan tatmin etmeye başlar.

4–6  yaşında çocuğun  kendi  cinsiyetine  özgü  davranışlarının pekiştiği  yıllardır.  Cinsiyete ilişkin  roller  sergilenmeye  başlanır. Çocuk oyunlarında anne, baba vb. roller benimser.  Bir anlamda cinsel kimliğe sahip çıkma başlar.

Bedeninin çıplaklığına ilişkin utanma duygusu kızlarda 4–6 yaşlarında,  erkeklerde ise 5–8 yaşları arasında görülmeye başlar ve cinsel role sahip çıkmanın bir diğer önemli göstergesidir. Bu yaşlarda artık doğum, cinsellik vb. konularda merak ve sorular başlar. İlkokul yıllarının başlaması ile birlikte artık cinsellikle ilgili konularda bir sessizlik hâkim olur. Yani çocuğun bedeni ile ilgili uğraşları en aza iner.

CİNSEL KİMLİK OLUŞUMUNUN ÖNEMLİ ETKENLERİ

1) Cinsel Özdeşim Modelleri

Çocukluk çağındaki öğrenmeler, özellikle de model alma deneyimleri ve kurduğu ilk özdeşimler çocuğun cinsel kimliğinin gelişimini etkiler ve ona biçim verir. Kız çocuklarla annesi, erkek çocuklarla babası arasındaki ilişki ne kadar yakın ve olumlu ise, özdeşim o denli kolay oluşur. Erkek çocuklarını kız ya da kız çocuklarını erkek gibi yetiştirmek çocuğun cinsel kimliğinin gelişimini engeller.

2) Beklentiler ve Yetiştirme Biçimleri

Çocuğun kendi cinsiyetini kabulünde anne babanın etkisi büyüktür. Giyim ve saç biçimi çocuğun ruhsal hayatını, yapısını etkiler. Çocuk önce bunların yardımıyla cinsel özelliğini kavrar. Ailenin çocuğu önce gerçekte olduğu gibi düşünmesi, anlaması gerekir. Ancak bundan sonra çocuğun kendisini olduğu gibi, doğal karşılaması beklenir.

Tuvalet eğitimi sürecinde bireyin güvenini desteklemek adına yapabildiği kadar kendi temizliğini yapmaya teşvik edecek cümleler kurmak onu destekleyecektir. Ten temasına alışmasını önlemek bunu olağan bir durum olarak algılamalarının önüne geçmek için temas sırasında peçete kullanımına özen gösterilmelidir.

3) Cinsellikle İlgili Tutumlar

Aile içinde cinsel konulara karşı aşırı tutumlar, suçlamalar,  aşırı denetleme, yanlış bilgilendirme, ağır günah duygusu cinsel kimlik gelişimini olumsuz etkileyebilir.

Aşırı ilgisiz ve sınırsız aile yaşantısında bireyin bilişsel gelişiminden daha ağır şekilde farklı kanallardan öğrenme biçimi bireyin sağlıklı gelişimini olumsuz etkileyebilir.

Bireyin sorularının cevapsız kalması, ayıplanması, aşağılanması gibi durumlar bireyin merakını bastırmasına bu konunun tanınıp benimsenmesi, doğal gelişim sürecini sekteye uğratacak unsurlardandır.

ÇOCUKLARLA CİNSELLİK HAKKINDA KONUŞULURKEN

1) Cevaplar olabildiğince basit ve yaş düzeyine uygun olmalıdır.

Çocuklar soru sorduğunda, kısa, basit ve yaş düzeyine uygun bir şekilde cevaplanmalıdır. Çocuğun  sadece  sorduğu  soru  yanıtlanmalı,  beklediğinden  daha  fazla  açıklama yapılmamalıdır. Bu yaş döneminde çocuklar, bir bebeğin nasıl dünyaya geldiğini merak edip, sorabilirler.

Sorulan sorular bireyin herhangi bir konuya duyduğu meraktan fazla bir duygu değildir. Sorulan soruların temelinde insanın nasıl ürediği vardır.

2) Sakin ve rahat olunmalıdır.

Sorular karşısında yetişkinin mimikleri, ses tonu, kelimeleri seçimi, bedeninin gerginliği ya da gevşekliği ve çocuğu istekli veya isteksiz biçimde dinlemesi,  çocuğa ana-babasının duyguları hakkında bilgi verir. Anne-babanın yasaklayıcı tutumu karşısında çocuk, soru sormaması gerektiğini bilinçsizce hissedebilir. Bu da, çocukların meraklarını biraz daha arttırır, araştırmalarını derinleştirir. Aynı zamanda, suçluluk duygusuyla da yüklenir. Sonuçta ilgilenilen konunun yasak, kötü ya da günah olduğu inancı yerleşir. Bilinçaltına itilen bu inanç, birçok yetişkin insanın hayatını etkiler. Cinsellik "tabu" durumuna gelir. Çocuk böylece susar, soru sormaktan vazgeçerse  görünüşte  bu  konulara ilgi  göstermez.  Ancak içinden sorgulamaya devam eder. Bu durumda en büyük tehlike, bu soruları daha bilgili bir arkadaşın cevaplamasıdır. Bu cevaplar, çocuğun ana-babasına olan güvenini kaybettirir.

3) Mahremiyet öğretilmelidir.

Çocuklar sınırları bilmeye ihtiyaç duyarlar. Nerede çıplak olabileceklerini, nerede giyinik olmaları  gerektiğini  bilmelidirler. Herkesin bedeninin özel olduğu,  muayene sırasında doktorun ya da herhangi bir acı duyduğunda ailesi dışında, kimsenin bedenine dokunmasına izin vermemesi gerektiğini öğretmek de son derece önemlidir. Böyle bir durumda, anne-babasına ya da orada bulunan yetişkinlere haber vermesi gerektiğini bilmelidir.

Bunların yanı sıra, çocuğun,  insanların özel zamanlara  ihtiyaç  duyduğu  anlaması sağlanmalıdır. Kapı kapalı olduğunda girmeden önce kapıya vurması gerektiği öğretilmelidir.

Bireyin kendi yatağında yatması, tek başına uykuya dalma becerisi bireyselliğinin geliştiği dönemlerdendir. Anne-baba-çocuk üçlüsü şeklinde yaşanan gece uykuları bireyin mahremiyet duygusunun oluşumunu ertelediği gibi bireyselliğinin uzun süre anne ve babanın bir parçası olarak algılanmasına neden olmaktadır.