OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE EĞİTİMİN ÖNEMİ

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE EĞİTİMİN ÖNEMİ

 

"Beş yaşındaki bir çocukla benim aramdaki uzaklık bir adımdır, fakat yeni doğmuş bebekle beş yaşındaki çocuk arasındaki uzaklık korkunçtur."   Tolstoy                                                                         

           

İnsandaki potansiyelin en üst sınırına kadar geliştirilebilmesi, ancak ona çok erken dönemlerde sağlanacak imkanlarla mümkün olabilir. Bu dönemle yaşamın ilk yıllarındaki eğitimin, çocuğun içinde bulunduğu fiziksel ve sosyal çevrenin, onun gelişmesinde çok önemli rolü vardır. Kısacası bu dönem, insan yaşamının temelini oluşturur.

Her çocuğun karakteri altı-yedi yaşına kadar oluşur. Bu yaş her şeyin başlangıcı değil, yaklaşık olarak kişilik oluşumunun tamamlandığı yaştır. Yedi yaşından sonra yapılacak çok şey olsa da çocuğun karakter iskeleti ilk yedi yıl içerisinde kurulur. Daha sonra yapılanlar bu iskeleti ete büründürülmesi ve süslenmesidir.

Bu nedenle sağlıklı, mutlu, yaratıcı insanlar yetiştirebilmek için bu dönemi tanımak her anne babanın görevidir.

 

ANAOKULUNA GİTMEK ÇOCUĞA NELER KAZANDIRIR?

  

0–6 yaş çocuklarının eğitimini gerçekleştiren anaokulunu, annenin yokluğunu giderecek bir kurum olarak değil de, annenin tek başına çocuğun üzerindeki rolüne katkıda bulunan ve bu rolü yaygınlaştıran bir kurum olarak değerlendirmek gerekir.
Çocuklar, bir fikir, bir davranış, bir ürün ortaya çıkardıklarında kendilerini önemli hissederler. Çocukların bir işe yaradıklarını görmeye gereksinimleri vardır. Onlara sorumluluklar vererek yeterliliklerini görmelerine böylece kendilerine güven duymalarına olanak verilmelidir. Froebel’ in deyişiyle: “anaokulunun amacı, öğrenmeye ilgi uyandırmaktır.”

Anaokulu, çocuğa bilgi aktarmaktan çok, çocuğun içinde var olan yeteneklerin serpilip gelişmesine yardımcı olur.

Çocuk, anaokulunda en iyi oyun ortamını bulur, işbirliğini geliştirir, yaşıtlarıyla ilişkiye girer. Anaokulu çocuğa, kendi hakkını korurken, paylaşmayı ve başkalarının özgürlüğünü zedelememeyi öğretir.

Anaokulu aynı zamanda kuralları etkili biçimde öğretebilen bir kurumdur. Çocuk yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı, yemek yemeyi, uyumayı ve oynamayı öğrenir. Böylece başkalarının özgürlüğünden haberdar olur. “Ben” ve “başkası” kavramalarının bilincine vararak yardımlaşma ve işbirliği duygusunu geliştirir.

Okul öncesi eğitiminin amaçlarından biri de, çocuğun anaokulunda kendi kişiliğine karşı olumlu bir tutum geliştirmesidir. Çocuğu okul öncesi eğitimi sırasında yaşantıları mutlu ve anlamlı olursa, ilkokula kendine yönelik olumlu duygularla başlaması ve başarı olasılığı artacaktır. 

Bedensel, sosyal, zihinsel, duygusal gelişimlerini sağlamada okul öncesi eğitim kurumlarının önemli katkısı, özellikle çocuk, ilköğretime başladığında kendisini göstermektedir. Araştırmalar, okul öncesi eğitim kurumlarında eğitim gören çocukların bu eğitimi görmeyenlere kıyasla ilkokulda daha uyumlu ve girişken, sosyal etkinliklerde daha başarılı olduklarını ortaya koymaktadır.

 

OKULA UYUM SÜRECİ

Anaokuluna başlama, çocuğun toplumsallaşma sürecinde çok önemli bir basamaktır. Okul öncesi eğitim, bir anlamda çocuğun aile dışına attığı ilk adım olarak düşünülmelidir. Çocuk, anaokuluna başladığı zaman tüm kurallarını bildiği aile ortamından, henüz hiçbir kuralını bilmediği, tanımadığı kişilerin bulunduğu bir ortama girmektedir. Bu yeni durumun çocuklarda uyum sorunu yaratması normaldir.

Anaokuluna yeni başlayan çocukta, başlangıçta belirsizlik ve ayrılık kaygısı yaşanabilir. Çoğunlukla koruyucu ve aşırı hoşgörülü aile ortamından gelen çocuklarda bu kaygılar daha yoğun yaşanır. Ancak çocuk ortama alıştıktan ve öğretmenlerini tanıdıktan sonra kaygılar ortadan kalkar.

Bu süreç içinde aileler de birçok kaygı yaşamaktadır. Ailenin yaşadığı kaygının sinyalleri çocuğun okul korkusunu arttırıcı bir faktör olabilmektedir. Bu nedenle annenin kararlılığı ve iç rahatlığı çocuğun uyum süreci için çok önemlidir. Yani çocuğun anaokuluna başlama sürecinde annenin de duygusal olarak hazır olması gerekir.

Uyum sürecindeki tepkiler bireysel farlılıklar göstermektedir. Bazı çocuklar ilk üç gün ya da bir hafta ilgili ve istekli olur. Anaokulu onun için park gibidir. Ama zamanla annesi ile birlikte olmak ister, sürekli okula gelmenin anlamını yeni kavrar ve tepki gösterir. Diğer bazı çocuklar ise en baştan itibaren anneden ayrılmak istemez. Sınıfa gelmesini, yanında olmasını, annesinin yedirmesini ister ve doğal olarak ağlama gözlenir.

Anaokuluna uyum sağlama konusunda yaşanan sorun yalnızca anneden ayrılma zorluğu değildir. Evlerinde bakıcı bulunan birçok çocuk daha önceden anne ile ayrılığı yaşamıştır fakat ayrılığı güvenli, tanıdık bir ortamda kendi oyuncakları ile beraberken yani kendi evinde yaşamıştır. Okula başladığında ise bu güvenli ve tanıdık ortamı bulamaz ve uyum sorunları ortaya çıkabilir.

Uyum Sürecinde Ailenin Yapabilecekleri