İstanbul
Ataşehir

MİZAÇ- KARAKTER VE ÇOCUK İLİŞKİSİ

Çocuklarda mizaç türlerini açıklamadan önce bizler içinde önemli olan mizaç kelimesinin anlamını bilmekte yarar vardır.

Mizaç kelimesinin anlamı doğuştan getirdiğimiz sonradan değişmeyen kişiliğimizi oluşturan ve bu oluşumun yaşam süreci içerisinde, çevremize karşı takındığımız tutumları kapsar. Aynı zamanda mizaç, bireylerin; duygu, düşünce ve davranış farklılıklarının da kaynağıdır. Bir başka deyişle mizaç, hepimizin psikolojik DNA’sıdır.  Mizaç kavramı çoğu zaman karakter kavramı ile karıştırılabiliyor. Bu yüzden mizaç kavramının hemen ardından karakter kavramını ele almalıyız. Karakter; mizaç özelliklerimizin zaman içerisinde belirgin ve kişiliğe uygun olarak değişim göstermesidir. Karakter bireylerin yaşadığı coğrafyayı, aile yapısına ya da eğitim şekline kadar bir çok unsuru kapsayarak bireyi farklı boyutlarda etkiler. Örneğin, öfkelilik, sevecenlik; iyimserlik – kötümserlik, hareketlilik, durgunluk gibi özelliklere karakter denilebilmesi için, bu özelliklerin o kişinin mizacına ait olması ve kişiliğinde “belirgin”, “sürekli” ve “kararlı” bir şekilde o kişide görülmesi gerekmektedir.

Bu iki yapının birleşimi kişiliği oluşturur.  Kişinin mizaç  yapısının, cinsiyet, genetik yapı, yaş, biyolojik özellikler gibi içsel etkenlerin yanı sıra; aile, kültür, eğitim, inanç gibi üzerinde kısmen etkide bulunabildiği dışsal etkenlerle etkileşimiyle oluşan, “hem kararlı bir süregenlik, hem de dinamik bir değişkenliğe sahip olan” içgüdüsel, duygusal, düşünsel ve eylemsel işleyiş ve görünümün tamamıdır. Dolayısıyla, çocuklara verilecek karakter ve kişilik gelişimine dair önerilerde onların mizaç tiplerine uygun olmalıdır.

Bebeklikten başlayıp tüm hayat boyu devam eden gelişim sürecinin en önemli basamakları ilk gelişim dönemlerinde atılır. Bu dönemde aslında çocuklar kişiliklerini oluşturacak olan davranış kalıplarını öğrenirler. Ama bazen aynı öğretileri çocuklara versek bile farklı davranış kalıpları ile karşılaşıyoruz. Örneğin, ikiz kardeşlerin aynı olaya karşı vermiş oldukları tepkiler farklı olabiliyor. Burada rastladığımız  olay aslında onların mizaçlarıdır. Bazı mizaç özellikleri bir araya geldiğinde buna zor mizaç deniyor. Bazı ebeveynlere göre çekingenlik bir zor çocuk olma ibaresi iken diğer bir ebeveyne göre çok konuşkan bir çocuk zor çocuk olarak değerlendirilebiliyor. Aslında zorluk kavramı da bireyden bireye değişebilen bir olgu olduğunu söyleyebiliriz. Çocukların zor ya da kolay çocuk olmaları anne ve babayı etkileyen bir olay olduğu için aile içerisinde ki tartışmalar ve gerginlikler de doğrudan çocukları etkileyebiliyor. Bazen ebeveynlerin aşırı cezalandırıcı ya da aşırı kontrolcü olması çocuğun dışarıda gelişen olayları anne babanın tutumuna göre algılamasına ve bu durumda çocuktaki zorlayıcı durumun pekiştirilmesine sebep olabilir. Yani zor ya da kolay çocuk kavramı ailenin çocuklara karşı gösterecekleri tutarlı ve doğru davranışlar ile minimize edilebilen bir durum olduğunu söyleyebiliriz.

Zor mizaçlı çocukların ailelerinin öncelikli olarak bilmesi gereken en önemli şey olan durumu kabul etmektir. Aileler durumu olumsuz yorumladıklarında ‘’ yaramaz, fena çocuk ‘’ gibi kendilerinin de işin içinden çıkamayacaklarmış vurgusu yapılmış olur. Çocuk- ebeveyn ilişkisi, empatik düşünebilme, duygu ve düşüncelerimizi ifade edebilme gibi becerilerle çocuklara yaklaşmak hem anne babayı rahatlatacak hem de çocuğun kendilik ile ilgili algısını değiştirecektir.