İstanbul
Bahçeşehir

DUYGULARI TANIMA VE DUYGUSAL ZEKA


DUYGULARI TANIMA VE DUYGUSAL ZEKÂ

           

            Bebek, bazı duygusal davranış biçimleriyle birlikte dünyaya gelmez. Tutumlar ve duygular zamanla oluşur, kazanılır. Araştırmalar, çocuklardaki duygusal gelişimin hem olgunlaşma hem de öğrenme sonucu oluştuğunu ortaya koymuştur. Olgunlaşma süreci içinde zihinsel gelişim, bir uyarana uzun süre bağlı kalma, Bir obje üzerindeki duygusal tepkiyi uzun süre yoğunlaştırabilme yeteneğini kazandırır. Hayal gücü, hatırlama, unutma gibi zihinsel işlevlerin gelişimi duygusal tepkileri etkiler. Çocukluk dönemindeki duygusal gelişimde öğrenme etkili bir rol oynar. Bu öğrenme biçimleri, deneme-yanılma, taklit, özdeşleşme ya da koşullanma yoluyla gerçekleşir.  Çoğu zaman, çocukları oynarken görünce, çocuk olmanın ne güzel olduğunu geçiririz içimizden ve çocuklar için her şeyin oyundan ve eğlenceden ibaret olduğunu düşünürüz. Mutlu, memnun, neşeli anlarının yanı sıra, çocukların da günlük hayatlarında kendilerine göre endişeleri, kızgınlıkları, huzursuzlukları ya da korkuları vardır. Onlar da değişik olaylar karşısında değişik duygular yaşar ve duygularına göre davranışlarda bulunurlar. Pek çok çocuk olaylar karşısında duygularını davranış olarak gösterirken, bunları kelimelerle anlatmakta zorluk çekerler. Bunun önemli nedenlerinden biri duyguları tanımamaları ve onları anlatacak kelime dağarcıklarının olmamasıdır. Yaşadıkları olaylardan etkilenip doğal olarak gelişen duygularıyla hareket ederler. Bu bazen saldırı ve arkadaşa vurma, bazen sinirlenip kötü söz söyleme, bazen ağlama ya da utanma gibi çok çeşitli şekillerde ortaya çıkar.

Heyecan; belirli bir uyarıcıya bedenin global tepkisi şeklinde tanımlanabilir. Bebek, fiziksel açıdan rahat olduğunda, emerken, salıncakta sallanırken haz belirtileri gösterir. Duyduğu hazzı tüm bedeninin yaygın gevşemesiyle cıvıldama türünde çıkardığı seslerle dile getirir.

Gülme ve Gülümseme; hazzın en açık seçik belirtilerinden olan gülme ve gülümseme 2.ay dolaylarında görülür. Bir başka kişinin yüzünün görülmesiyle oluşan sosyal gülümsemeler doğumdan sonraki 3.haftadan önce görülmez. Sosyal gülümseme refleks gülümsemeden farklı olarak insan sesi duyulduğunda ortaya çıkmaktadır.

Korku; çocukluk yılları içinde en fazla rastlanan heyecan türüdür. Örn; yüksek ses, fiziksel desteğin kaybı, hayvan, karanlık, yüksek yer, yalnız kalma, acı duyma, yabancı kişi gibi. Çocuklar büyüdükçe korkular giderek hayali olma yönünde yoğunlaşır. Yeni doğan bebekte şiddetli seslere karşı ve kendini boşlukta hissetme korkusu vardır. 8-24 aylık çocuklar, anne babaları dışındaki kişilere korku tepkisi verirler. Ayrılık endişesi adı verilen korku ise 2 yaşından itibaren azalır, 4 yaşındaysa tamamen kaybolur.

Öfke; çok sık rastlanan bir heyecan türüdür. Öfkeyi doğuran başlıca etmenler çocuğun yeteneksizliği, başkalarının baskısıyla istediği eylemler yapamaması ya da faaliyetlerinin durdurulmasıdır.

Kıskançlık; kızgınlık sonucu oluşan, insanlara yönelik içerleme tutumudur. Kıskançlığı oluşturan ortam çoğu kez toplumsal kaynaklı olup, psikososyal etkileşim ortamında ortaya çıkar. Kıskançlık, beklenen ilgi, sevgi ve şefkat eksikliğine karşı verilen doğal bir yanıttır. İlk çocuklukta kıskançlık anne babayı ya da bakım veren diğer kişileri içerir. Çünkü çocuk ilgi ve şefkati şiddetle arzular. Küçük kardeşe duyulan kıskançlık, en yaygın kıskançlık örneğidir. Çocuk genellikle saldırgan biçimde davranır. Kardeşe vurma, ısırma sık rastlanan davranışlardır. Kıskançlık nedeniyle çocukta görülebilecek alt ıslatma, tırnak yeme, parmak emme gibi gerileme belirtileri onun ruh sağlığını büyük ölçüde etkiler.

Anksiyete; sorunun ne olduğu bilinmeksizin duyulan belirsiz korkudur. İlk çocuklukta görülen anksiyetenin nedeni saldırganlık, cinsel ya da bağımsızlık gibi dürtülerini yeterince ifade edememenin sıkıntısıyla açıklanabilir. Yeni doğan bir kardeş, cezalandırılma korkusu, anaokulunda unutulma korkusu anksiyeteyle beraber psikosomatik belirtilere de neden olabilir.

            Anne-baba ve öğretmenler, çocukları yargılamadan, küçümsemeden onların olaylar karşısında doğal olarak gelişen duygularını anlamalarına sabırla yardımcı olmalıdırlar. Önemli olan olaylar karşısında yaşanan duyguların farkına varılabilmesi ve tanınmasıdır. Özellikle çocuklar için ifade etmekte zorluk çektikleri duygularını tanımlayabilmeleri ve anlatabilmeleri onlara doğru ve pozitif davranış biçimi kazandırması açısından çok önemlidir.             Örneğin arkadaşı tarafından elinden oyuncağı alınan çocuğun sinirlenmesi doğaldır, ama oyuncağını geri almak için kızgınlıkla arkadaşına vurması doğru değildir. Bu durumda oyuncağını geri almak isteyen çocuğa yaşadığı duyguyu anlamasında ve nasıl davranması gerektiği konusunda yardımcı olunmalıdır. Ona, oyuncağının elinden alınmasıyla (kendisine yapılmış bu haksızlık karşısında) sinirlenmesinin doğal olduğunu, ama arkadaşına vurmak yerine bunu kelimelerle arkadaşına anlatmasının doğru olduğunu anlatabiliriz. Anne ve babanın çocuğun duyguları karşısındaki davranış şekli, çocuğun duygulara karşı bakış açısını etkileyecektir. Çocuğun sinirlenmesine tepki olarak anne ve babanın sinirle tepki vermesi ya da çocuğu suçlaması, ona bu duygunun kötü bir duygu olduğu düşüncesini verecektir. Anne ve babanın çocuğun kızgınlığını sakince karşılayıp, yaşadığı duygunun doğal olduğunu, onu hala sevdiklerini ifade etmeleri, çocuğa kızgınlığın da diğerleri gibi doğal bir duygu olduğunu gösterecektir. Arkadaşına vurduğu için çocuğa büyükleri tarafından ceza verilmesi onun duyguları öğrenmesine ya da benzer bir olayı tekrar yaşadığında daha iyi davranmasında yardımcı olmayacaktır. Çocuk aldığı ceza ile yaşadığı kızgınlık duygusunun yanlış ve yaşanmaması gereken bir duygu olduğu kanısına kapılıp aynı duyguyu her yaşayışında hata yaptığı düşüncesiyle suçluluk hissedecektir. Burada çocuğun yaşadığı duygu değil davranışı yanlıştır. O nedenle çocuğun duyguları ile davranışları hakkında konuşup, yaşadığı duyguların doğal olduğunu ama kötü davranışın doğru olmadığını mutlaka vurgulamak gerekir. Çocuklar hangi duyguyu yaşarlarsa yaşasınlar bunların çok doğal olduğunu ancak bu duyguların kaba ve kötü davranışlar şeklinde ifade edilmesinin yanlış olduğunu, yaşadıkları duygular yüzünden yargılanmadıklarını, suçlanmadıklarını ve hala sevildiklerini bilmeleri onları rahatlatacaktır. Duygularının kabul edilmediği ortamda büyüyen çocuk, olaylar karşısında doğal olarak gelişen duyguları ile ilgili suçluluk ve korku duyacaktır. Duyguları yüzünden suçluluk ve korku hisseden çocuk duyguların insanlarla olan ilişkilerini bozacağına inanır. Hâlbuki ilişkileri etkileyen duygular değil bu duyguların ifade ediliş şeklidir.

                        DUYGUSAL ZEKÂ (EMOTIONAL INTELLIGENCE)

            Duygusal zeka, bireylerin öncelikle kendi duygularını anlamalarını ve yönetebilmelerini sağlayan, bunun yanında başkalarının duygularını anlayabilme, empati kurabilme, motivasyon artırma ve özgüven duygusunu geliştirme olanağı tanıyan bir kavramdır. IQ daha çok bireyin zekâ fonksiyonlarını değerlendirmekte, buna karşılık EQ bireyin duygusal sentez, tespit ve fonksiyonlarını ortaya koymaktadır.

            Duygusal zekâ, çocuğa avantajlar sağlar. Duygusal zeka, gerçekten de bir çocuğa yüksek bir IQ’ dan daha fazla avantajlar getirir. Örnek olarak, yüksek bir IQ, oğlunuzu ya da kızınızı iyi bir okula girmesini sağlayabilir ve hatta onların en yüksek bir derece ile mezun olmalarına yardımcı olabilir, fakat çocuklarınızın okulda ve okul sonrası ne kadar mutlu olacağını duygusal zekâ belirler. Onların iş arkadaşlarıyla ne kadar iyi geçinebileceği ve işlerini ne kadar seveceklerini belirleyen IQ değil, duygusal zekâdır. Genetik olarak sabit olan IQ’nun aksine, duygusal zekânın öğrenilme olasılığı fazladır.

            Duygusal zekâ birçok şekilde geliştirilebilir. Örnek olarak dikkatlice dizayn edilmiş oyun ve oyuncaklar buna yardımcı olabilirler.

            Duygular, korkutucu ve aşırı olabilir, dolayısıyla daha küçük yaşlardaki çocuklar için oyunlar ve oyuncaklar seçilirken çok dikkatli olunmalıdır. Özellikle düzensiz oyunlar için daha özenli olunmalıdır. Oyun ve oyuncaklar güvenlik ve dayanıklılık esaslarına göre kontrol edilmesi gerektiği gibi, çocukta yaratabilecek potansiyel korkuya karşı da gözlenmelidir. Hatta günlük hayatta çok popüler olan oyuncak bebekler bile duygusal konularla alakalı olarak çok korkutucu olabilirler.

            Duygusal zekâ eğitimi için seçilen oyuncaklar aşağıdaki kriterlere uymalıdırlar. Çocukların şunları öğrenmesine yardımcı olmalıdırlar:

1.Duygularını belirlemesine,
2. Duygularını düzgün bir biçimde ifade etmesine,
3. Diğer insanların kendi duyguları hakkında neler söylemeye çalıştıklarını duymasına ve anlamasına

Bu üç yetenek çocuklarda duygusal zekâ gelişiminin temelini oluşturur.

Duygusal Zekâyı geliştirecek oyunlar:

1. Yapısal Düzenli Oyun: Yapısal düzenli oyun, önceden organize edilmiş ve sonuçları belirli olan oyundur. Bu tip oyunda, her ne kadar gizli olarak ifade edilse de, belirli performans beklentileri ve kurallar vardır. Tahta ya da düzlem üzerinde oynanan ve kaybeden, kazananın olduğu oyunlar bu tip oyunlardır.
2. Hikâyeli oyunlar, düzenli oyun tipindedirler.  Bu oyunlarda kazanan ya da kaybeden yoktur; ama çocuğa oyunun nasıl oynanması gerektiği ve sonuçlarının nasıl olması gerektiği konusunda öğretici bilgiler verir. Düzenli oyun diğer oyunlarda bulunmayan öğretici fırsatları olması açısından çok değerlidir.
3. Yapısal düzenli olamayan oyunlar: Düzensiz oyunda kurallar olsa da bunlar gayet esnek ve sürekli yeniden tanımlanabilir kurallardır.
4. Duygusal Zekâ Oyunları: Bu oyunda çocuk her hangi bir yüz seçer ve o rolü oynar. Çocuk duygusal tecrübesine göre yönlendirilir. Eğer yönlendirilmemişse oyunda keşif yapmak ve duygularını istediği gibi herhangi bir konu üzerine ifade etmekte serbesttir. Bu oyunda çocuklar duygularıyla deney yapabilir ve bu duygularını davranışsal olarak ifade edebilirler.

Duygusal Zekâ Oyun / Oyuncakları Nasıl Seçilmelidir:

Birçok okul ve kreş oyun araçları seçiminde büyük dikkat gösterir. Eğitime yardımcı duygusal zekâ oyunları seçiminde çok dikkatli olmak gereklidir. Bunun sebebi, duygusal zekâ oyunları diğer oyunlara göre çocukların içinde çok güçlü duygular uyandırır. Eğer doğru oyunlar seçilmez ise;
1. Çocuklar bir şey hissediyorken ne hissettiklerini bilmezler.
2. Duygularını diğer kişilerin anlayabileceği şekilde ifade edemeyeceği için iletişim kuramazlar.
3. Kendi duyguları hakkında diğer insanların neler söylemeye çalıştıklarını duyamaz ve anlayamazlar.
            Duygularını bilememek ve bu duygularını etkili bir biçimde ifade edememek diğer insanlarla iletişimde ve o insanlar içinde bir kaos yaratır. Yetişkinler de çocukların öğrendikleri birçok şey gibi kolayca kendi duygusal zekâlarını geliştirebilirler.

            Duygusal Zekâyı geliştirecek oyunlar, daha küçük yaşlarda oluşabilecek problemleri önlemek ve çocuklarda duygusal zekâyı geliştirmek için yaratılmıştır. Bunlardan hikâyeli oyunlar, çocuklara duygu ille alakalı yeni kelimeler öğretir ve hislerini düzgün bir şekilde ifade edebilmelerini öğretir.