ANAOKULUNA BAŞLAMAK

Anaokuluna başlamak, okul öncesi çocuklar ve aileler için hayatları boyunca hatırlayacakları büyük bir anıdır. Bu dönemde çocuklar alıştıkları üzere önemli değişikliklere ve bazen stresli durumlara karşı ailelerinin yardımına ihtiyaç duyacaklardır. Bu nedenle ebeveynler, çocuklarına onları okula gönderme ile ilgili kaygılarını yansıtmamalıdır. Anaokulu yaşantısı, ilkokul deneyimine önemli bir hazırlık sürecidir.

Anaokulu çocuğun oyun yoluyla sosyal, bilişsel ve duygusal anlamda yeteneklerini geliştirici bir eğitim programı izlediği sürece çocuk için yararlıdır. Anaokulu ortamında oyuncaklar paylaşılmalı, materyaller sırayla kullanılmalı, öğretmenin programının takibini tüm çocuklar izlemelidir. Anaokuluna başlama kararı verirken ebeveynlerin bu kararı güvenerek vermesi çok önemli bir faktördür. Ebeveynin rahatlığı aynı şekilde çocuğa yansır. Hazır olan anne-babanın çocuğunun, anaokuluna daha rahat alıştığı gözlemlenmektedir. Ebeveynin çocuğu anaokuluna gönderip göndermeme konusundaki tedirginlikleri, çocukta da anaokuluna gitmese de olabileceği yönünde bir inanç oluşturabilir. Çocuğun zihninin en verimli çağlarında, özellikle 0-6 yaş gelişimsel alanda çeşitli becerilerin edinilmesi ve sağlamlaştırılması açısından önemlidir.Anaokuluna başlama sürecinde önce aileden çocugun daha az bağımlı olduğu aile büyüğü ya da ebeveynin çocuğa okulda eşlik etmesi oldukça önemlidir. Bu eşlik etme, çocukla birlikte okula gitme ve okul yetkililerinin size önerdiği bir yerde bekleme çerçevesiyle sınırlı olmalıdır. Okulda çocuk öğretmenine teslim edilmeli ve okulda size ayrılan bölümde çocuğu bekleyeceğiniz mesajı çocuğa verilmelidir. Böylelikle çocuk, öğretmeni ve ortamla tanışıklık kazanırken, bir yandan da aileden birinin okuldaki fizikî varlığıyla güven hissi kuvvetlenecektir ki bu, ayrılma sürecini sağlıklı etkiler. Günler ilerledikçe anne-baba okula sadece taşıyıcı olarak gelip gider hale gelir, beklemeye gerek duyulmaz. Bunun ne zaman olacağı tamamen çocuğun karakteri, okulun sizi doğru yönlendirmesi ve sizin de bu ayrılığı gerçekten istiyor olmanızla bağlantılı olarak değişir. Çocuğunuzu okula bırakırken ne zaman döneceğinizi paylaşmak çocuğa güven verir.

Döneceğiniz zamanı saat olarak değil de, onun kafasındaki zamanlamaya uygun örnekler vererek paylaşmak çocuğu rahatlatır.

“Sen öğle yemeğini yedikten sonra”, “Dinlenme vakti bitince” gibi zamanlama örnekleri vermek, çocuğunuzun program akışını somut olarak takip edip sürece daha egemen hissetmesini sağlar.

İlk zamanlar o okuldayken sizin gün içinde ne yapıyor olduğunuzu bilmek isteyecektir. Neden kendisini bir okula bırakıp sizin başka bir yerde olmanız gerektiğini anlamak istemesi onun en doğal hakkıdır. Çalışan annelerin çocukları için bunu kavramak biraz daha kolay olabilir. Fakat annenin çalışmadığı durumlarda, çocuğa, okul yaşantısının çocuğun günlük hayatının bir parçası olduğunu anlatmak önemlidir. Zaten çocuk okuluna alıştıkça, öğretmenlerine bağlandıkça ve okuldan keyif almaya başladıkça, okul yaşantısının kendisi için bir rutin olduğu fikrini de benimseyecektir. Tüm bu anaokuluna alışma sürecinde ebeveynin çocuğa karşı dürüst olması, çocuğun okulda olduğu saatlerde kendisinin neler yapıyor olacağını paylaşması ve çocuğa söz verilen saatte dönülmesi alışmak için çocuğun işini kolaylaştırıcı etkenlerdir.

Alışma döneminde çocuğun duygusal tepkileri biraz dalgalanma gösterebilir. Karnı ağrıyabilir, akşamları yatmadan ve sabah evden çıkmadan önce kaygılı yüz ifadeleri artabilir, okula gitmemek için alternatif program önerileri getirebilir. Tüm bu uğraşılarının sizde nasıl bir tepki uyandıracağını çok dikkatli gözlemler. Sizin kararlı ve net durmanız bu aşamada çok önemlidir. “Okul için ayrılmasına karar verilen zaman, okulda geçirilecektir.” kuralına sadık kalmak ve bunu savunmak, düzeni oturtmak için çok önemlidir. Taviz vermek, anaokuluna alışma sürecini baltalar ve çocuğunuza, sizi kontrol edebileceğine dair mesaj verir. Oysaki okulla ilgili kararlar ebeveyne ait olmalıdır.

Okula başlanacağı günden birkaç gün önce çocuğu, nasıl bir değişiklik beklediğiyle ilgili bilgilendirmek gerekir. Okulda gün boyu neler yapıldığıyla ilgili, “oyun” kavramı üzerinden çocuğu heveslendirmek yeterlidir. Anaokulu yaşantısını, öğretmeniyle birlikte çocuğun kendi hızında keşfetmesine izin vermek, okulun ve çocuğun kendine ait bir sosyal alan olarak benimsemesine olanak sağlar.

 

Sonuç olarak, anaokulu çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimi için verimli ortam yaratarak hem 0-6 yaş gibi kritik bir dönemi zengin eğitimsel içerikli geçirmesini hem de ilköğretimle başlayacak uzun soluklu eğitim sürecine temel hazırlamayı amaçlar. Yeter ki okul öncesi bu dönem, anaokulunun hem çocuk hem de aile için keyifli bir süreç olarak yaşanmasını sağlayacak bilinçli bir okul seçimiyle başlasın. Alışma dönemi ortalama 2-3 hafta kadar sürmektedir. Fakat bu sürecin çocuktan çocuğa, ailenin kültürel yaşantısından çocuğun aileyle olan etkileşimlerine bağlı olarak farklılık gösterebileceği unutulmamalıdır. Fakat bütün bunlara rağmen çocuğun bütün benliğiyle mekâna ve kişilere güvenmesi, kendini oraya ait hissetmesi 2-3 ayı bulabilmektedir. Hatta bizler çocuk için tam alıştı dediğimiz anlarda sürecin gerilemesi ve birden geri dönüşlerin yaşanabileceği de gözden kaçmamalıdır. Bu anlamda önemli olan tutum ve kararın devamlılığının sağlanması ve çocuğun bu tepkisini niçin verdiğini, esas ihtiyacının ne olduğunu anlamamızdır.