Çocuğumuza Karşı Öfke Yönetimini Nasıl Yapabiliriz?

Çocuğumuza Karşı Öfke Yönetimini Nasıl Yapabiliriz?

     En son ne zaman öfkelendiniz? Sanırım sorunun cevabını çok da geçmişte aramaya gerek yok, çünkü insan varlığı gün içerisinde evde, işte, trafikte vb. birçok şeye öfkelenebilmektedir. Günümüzde birçok yetişkinin öfke yönetimi için profesyonel destek talebinde bulunduğu bilinmektedir. Peki, günlük yaşantıda öfkelenmek bu kadar sık tercih edilirken, insanlar neden öfkelenmeyi hoş karşılamazlar?

     Literatüre bakıldığında en çok kabul gören duygu tanımlaması Robert Plutchik’in sekiz temel duygu kategorisidir ve öfke bu sınıflandırmada yer almaktadır. Yani öfke, tıpkı sevinç ve üzüntü gibi bir duygu türüdür. İnsan olmanın bir getirisidir bu nedenle herkes sinirlenebilir. Hatta öfke tıpkı korku gibi hayatımızın sürdürülebilirliğini sağlamada tahmin edildiğinden çok daha önemli bir yere sahiptir. Şu bir gerçektir ki yanlış olan öfkelenmek değil, öfkelenmemizle ortaya çıkan rahatsız edici davranışlarımızdır. Öfkelenmek etrafımızdaki uyarıcıların etken olmasıyla verilen fizyolojik bir tepkidir ve çevremizdeki bizi öfkelendirecek uyarıcıları değiştiremeyiz; ancak öfkelenmemizin ardından vereceğimiz tepkiler bizim kontrolümüzde olduğundan değiştirmek de bizim elimizdedir. Önemli olan öfkeli olduğumuzu kabul edebilecek bilinç seviyesinde olmaktır. Çünkü öfkelenmek anormal değil, ancak verdiğimiz tepkinin yoğunluğu normal ya da anormal olabilir.

     Herkes farkındadır ki ebeveyn olmak kolay bir rol değildir. Çocuklarımızın toplum tarafından kabul edilebilmesi için onların toplum kurallarını öğrenmesini isteriz. Ancak çocuklarımız, çocuk olmanın getirdiği özgürlüğün, kurallarla sınırlandırılmasını istemez ve bu konuda istediklerini yapmaya devam ederek direnirler.. Örnek olarak, evden biran önce çıkılması gereken anda çocuk yemek yememe konusunda ısrarlıdır. Anne aceleyle kaşığı çocuğun ağzına verir, ancak yemeyi istemeyen çocuk ağzında olan tüm yemeği çıkartır, bu durumu gören anne öfkelenerek “Bıktım senden ama, bir kaşık alacaksın işte neden böyle inatlaşıyorsun?” diyerek bağırır ve çocuğun ağzından çıkarttığı tüm yemeği çocuğa tekrar zorla yedirir. Çocuk annenin bağırmasından ve istemediği yemeği yemesinden dolayı ağlamaya başlar ve anne öfkesinin yoğunluğunun da geçmesiyle ağlayan çocuğunu fark edince neden böyle yaptığına anlam veremeyerek üzülür. Peki, bu durumda hatayı kimde aramalıyız? Çocuğun yemek yemeyi istememesinde mi, annenin biran önce evden çıkmak istemesinde mi, annenin öfkelenmesinde mi yoksa anne ve çocuğun sonunda üzülmesinde mi? Tabi ki de hiçbirinde. Bu örnekte annenin öfkelenmeyip sakin kalmasını beklemek annenin duygularını hiçe saymak demek olacaktır, ayrıca gerçekçi olmayacak bir yöntemdir. Ancak gerçek çözüm, annenin çocuğunun yemeği ağzından çıkarmasını gördüğü anda vücudunda oluşan fizyolojik değişimlerin farkına varmasıyla sağlanabilir. Annenin yemeğin ağızdan çıktığını görmesiyle beraber kalp atış hızı, nefes alış-veriş hızı artmaya başlayacaktır. Böylelikle anne öfkelenmeye başladığını fark edecek ve beynin alarm mesajı vermesiyle düşünmeden tepki vermeye başlayacaktır. Yani bu durumdaki kilit nokta aslında annenin öfkelenmeye başladığını fark ettiği andır. Öfke kontrolünde yapılabilecek birden fazla baş etme yöntemi bulunmaktadır;

     Öfkenin farkına varabilmek daha önceden de belirtildiği gibi en kilit ve en zor noktadır. Birçok kişi öfkelendiğinin farkına varamadan öfkenin şiddetinin de etkisiyle istemediği davranışlarda bulunur. Ancak bir şeyler değiştirilmek isteniyorsa, öncelikle değiştirilmesi gereken şeylerin bilincine varılmalıdır. Vücudunuzda tepki değişiminin başladığını düşünmenizle beraber durumu ve öfkelenmenize neden olan unsurları kendinize açıklayın. “Çok acelemiz olmasına rağmen çocuğumun yemek yemeği reddederek, ağzına verdiğim kaşığı üstünü dökmesi ve etrafı kirletmesi beni çok sinirlendirdi.” diyerek öfkenizin farkına varabilirsiniz. Ardından durumu başka koşullarla da yorumlayabilirsiniz; “Acelemiz olmasaydı belki de bu kadar öfkelenmezdim.”

     Öfkelendiğinizde bulunduğunuz ortam, sizin öfkelenmenize neden olan birçok tetikçi içermektedir. O ortamda kaldıkça tetikçiler size neden öfkelendiğinizi hatırlatacak ve öfkenizin şiddetini sabit tutacak belki de artıracaktır. Bu nedenle annenin çocuğun kirli giysilerini, bitmeyen yemek tabağını hatta saati görmesi öfke durumunu daha da pekiştirecek, öfkesini kontrol edememesine neden olacaktır. Bu nedenle 1-2 dakikalığına tetikçilerin bulunduğu ortamdan hiçbir açıklama dahi yapmadan uzaklaşmanız en kesin çözüm olacaktır.

     Gerek öfkelenilen ortamda gerek ortamdan uzaklaşıldığında kişiyi en rahatlatacak durum nefes egzersizi olacaktır. En doğru nefes egzersizi ise 3 adımdan oluşmaktadır. İlk olarak burundan derin bir nefes alınarak diyafram şişirilir, ardından 3-4 saniye nefes tutularak son adımda nefes ağızdan yavaşça verilir. Bu yöntem, ard arda birkaç kere tekrarlandığında kişinin öfke şiddetinde anlamlı bir azalma olduğu gözlemlenecektir.

     Öfkelenmeyle beraber beyin oluşacak herhangi bir tehlikeli duruma hazır olmak için alarm moduna geçmektedir. Bu nedenle beyin tehlike durumundan uzaklaşabilmek adına en kısa sürede verilebilecek tepkileri devreye sokmaktadır. Bağırmak ya da eşyalara kırmak, mantıklı bir yol bulmak için düşünmekten daha kısa süreli çözümlerdir. Beyin öfke anında uyarıldığında olası tehlikeye karşı enerji hormonları olan önce adrenalin ve ardından noradrenalini salgılamaktadır. Kişinin oyun hamuru gibi elini sıkabileceği bir nesneyle oynaması ya da eliyle masaya bastırması fazla salgılanan enerjiyi harcaması için başka bir diğer alternatif olacaktır.

     Ortamdan uzaklaştığınız, nefes egzersizi yaptığınız, elinizi duvara bastırdığınız anda öfkelendiğiniz kişiye neler söylemeniz gerektiğini kendi içinizde tartışabilirsiniz. Geçen dakikalarla vermek istediğiniz tepkinin yumuşadığını fark edeceksinizdir, tamamen öfkeniz dindiğinde durumu daha iyi algılayarak yaklaşır ve daha sağlıklı kararlar verdiğinizi deneyimlersiniz.

     Öfkenizin dinmesi sizin yaşanılan durumu kabul ettiğiniz anlamına gelmemelidir. Yalnızca artık daha sağlıklı bir şekilde aktarabileceğiniz için kişiyle neden öfkelendiğiniz hakkında konuşmanızın en doğru zamandır. Aksi takdirde kişi sizin rahatsız olmadığınızı düşünerek davranışı tekrarladığında, siz hem davranışa hem de davranışın tekrarlanmasına sinirleneceksiniz ve öfkenizi kontrol etmenin bir faydası olmadığını düşünerek siz öfkenizi değil öfkeniz sizi kontrol etmeye başlayacaktır.


Deniz ne kadar dalgalı olsa da sonunda durulur.” (Johann Wolfgang von Goethe)

Psikolog Sümeyra Altan