Okul Öncesi Eğitim Kurumuna Yeni Başlayan Çocukların Ebeveynlerine Tavsiyeler


     Hem ebeveynleri hem de çocukları birçok yönde etkileyen okul öncesi eğitim süreci geçtiğimiz ayla birlikte başlamış oldu. Ne yazık ki bu süreç bazı çocuklarımız ve ebeveynleri için pek de kolay geçmemektedir. Okula alışma süreci ne kadar çocuklarımızı heyecanlandıran bir durum olsa da aynı zamanda korkutmaktadır. Sizlere ve çocuklarımıza sağlayacağımız ufacık bir destek bile büyük değişikliklerin oluşmasını sağlayabilir.

     Öğrenmenin en hızlı ve en büyük öneme sahip yaş grubunun 3-6 yaş olduğu konusunda gelişim üzerine çalışan birçok bilimadamının ve eğitimcinin hemfikirdir. Bu yaş grubunda insan beyninin ve bedeninin gösterdiği gelişim bizleri hayran bıraktıracak hızdadır. Birkaç yıl içersinde çocuğunuz emeklemekten koşmayı, agu demekten 4 kelimelik cümleler kurmayı ayrıca ahlak kavramını öğrenmiş olmaktadır. Bu yaş grubu, çok hızlı bir şekilde büyüdüğü için bazen ebeveynler çocuklarına nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda emin olamamaktadır. Bu sebeple, çocuğumuzun sahip olduğu yaş grubundaki gelişimlerini ve isteklerini bilmemiz sağlıklı bir destek kurmamızı yardımcı olacaktır. Çünkü her yaşın kendine özgü istek ve ihtiyaçlarını bulunmaktadır.

     Peki, 3-6 yaş grubu için okul öncesi eğitim neden çok önemlidir? Rus gelişim bilimcisi Vygotsky'e göre, bu yaş grubunda çocukların okul ortamında bulunması çocukların gelişimlerine destekleyici etkileri göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Bu yaş gruplarında öğrenmenin iyi bir şekilde gerçekleşmesi için kendinden daha fazla deneyim sahibi olan akranlarını ya da öğretmenlerini gözlemlemeleri gerekmektedir. Destek olma olarak adlandırılan bu durum, en iyi olarak okul ortamında çocuklara sunulabilmektedir. Aynı zamanda bu yaş grubunun bir diğer özelliği olan çevresini sembollerle ifade etmesi, okul öncesi kurumlarda çocuklara bir çok açıdan pekiştirme imkanı sunulmaktadır. Çocuklar, ilkokula hazırlık sürecinde toplum içinde var olan kuralları oyunlarla ve kurumda onlara sunulan sembolik bir hayat pratiğiyle öğrenebilmektedir.

     Biz yetişkinler okul öncesi eğitimin önemi hakkında bilinçli olsak da çocuklarımızın eğitimin önemi hakkında bizi anlamasını bekleyemeyiz. Bu nedenledir ki bazı çocuklar için okula gitmek, ikna edilmesi zor bir durum olmaktadır. Çocukların oyuncaklarla dolu, rengarenk eşyaların olduğu bir okula gitmeyi istememelerine neden olacak birçok unsur olabilir. Ama en sıklıkla karşımıza çıkan nedenlerden tabi ki de ilk olarak, anne-babadan ayrılmanın zorluğu olacaktır. Çocuklar okula gitmeyi, yaptıkları yanlış davranışlar nedeniyle bir cezalandırma olarak görebilir. Aynı zamanda, bazı çocuklar kendi akranlarından farklı olarak daha içe kapanık ve çekingen olmasından dolayı tanıdık olmayan kişilerden ve ortamlardan uzak durmak isteyebilir, tıpkı biz yetişkinlerde de olduğu gibi. Bunları göz önüne aldığımızda çocukların okula neden gitmek istemediklerini çok rahat bir şekilde anlayabiliriz. Okul öncesi kurumlarda bulunan eğitmenler ve rehberlik servisi bu tür durumlar için çocuklara destek olduğu kadar, ebeveynlerimizin de çocuklara destek olabilecekleri durumlar bulunmaktadır.

Okula gitme kaygısı olan çocuklara ebeveynler nasıl destek olabilir?

     Çocuğunuzun "okula gitmek istemiyorum" diye ağlayarak size karşı direnmesi elbette sizi endişeye düşürecek bir durumdur; ancak bu yaş gruplarındaki çocuklar ayna gibi ebeveynlerin ya da akranlarının davranışlarını taklit etmeye eğilimlidir. Okula hazırlanış ya da geliş aşamasında siz ne kadar emin ve rahat davranırsanız, çocuğunuz da sizden güç alıp okulun korkulmayacak bir yer olduğunu düşünmeye başlayacaktır. Aksine siz kaygılı bir yüz ifadesi takılır, her ne kadar çocuğunuzdan ayrılmak üzücü bir durum olsa da bu üzgün ruh halini açık bir şekilde çocuğunuza gösterirseniz, çocuğunuz "Dikkat! Anne/babamı kaygılandıran bir durum var, demek okul o kadar da güzel ve güvenli bir yer değil." mesajını almasına neden olacaktır. Özetle, sizin endişenizin çocuğunuza yansımasıyla çocuğunuz okula gelmekten korkabilir. Güçlü olalım ki, çocuğumuz bizim kararlılığımızdan ve rahatlığımızdan güç alabilsin.

     Çocukların çoğu okula geldiklerinde özellikle ailelerinden ayrılmak istemez. Bu durumu belirtmek için ağlamak en basit ve en kesin çözüm olacaktır. Daha önceden de belirtildiği gibi çocuk yaptığı kötü bir davranış için okula gönderilerek cezalandırıldığını düşünebilir. Olası ihtimallere karşı ebeveynlerin çocuklara bu durumun bir cezalandırma olmadığını belirtmek faydalı olabilir. Çocuklara bu durum "Sen okulda arkadaşlarınla oyun oynamak, şarkı söylemek ve daha eğlenceli vakit geçirmek için gidiyorsun." olarak açıklama yapılabilir. Çocukların okula gitmek istememe sebeplerinden bir diğeri ise, anne/babanın kendisini okulda bırakıp bir daha eve götürmek için okuldan almaya geri gelmeyeceklerini dair asılsız olan korkularıdır. Bu endişeyi aşabilmek için çocuklarımıza ayrılma esnasında "Sen arkadaşlarınla oyun oynadıktan sonra seni almaya geleceğim." güvencesi verilebilir. Belli bir süre boyunca çocuğunuz eve dönüş saatlerinde sizin onu alıp almadığınızı test eder, tutarlı bir şekilde çocuk her gün okuldan alınmayı deneyimledikten sonra okula gitmek artık bir sorun olmaktan çıkacaktır.

     Çocuğunuzla okul süresi boyunca arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle olan ilişkileri hakkında düzenli olarak konuşmaya özen göstermelidir. Böylelikle çocuğunuza "senin yaptıklarınla ilgileniyorum, arkadaşların ve sen benim için önemlisiniz" mesajını iletmiş olursunuz. Sizin olmadığınız ortamlarda dahi çocuğunuzun yaptıklarıyla ilgilenmeniz, hem çocuğunuzun güvende hissetmesini sağlayacak hem de ebeveynle çocuk arasında geçen sürenin kaliteleşmesine katkı sağlayacaktır. Fakat bu özen yalnızca çocuğun okulda yaşadığı problemlere ilgi göstererek uygulamamasına dikkat edilmelidir. Aksi takdirde çocuk sadece kötü deneyimlerle ilgilenildiğini düşünerek anne/babasına yaşadığı problemlerini iletmeyi tercih edecektir.

     Bazı ebeveynler çocuklarını okula gitmeye ikna edebilmek için birçok vaatte bulunmak zorunda kalabiliyor. Ancak ikna aşaması geçtikten sonra, ebeveynler gerek çocuğun unuttuğunu düşünerek gerek tutulamayacak sözler vermiş olmasından dolayı verdikleri sözleri yerine getiremedikleri zamanlar olur. Gerçekten çocuklar verdiğiniz sözün "ne" olduğunu unutabilir, ancak sizin sözünüzde durmadığınızı unutmayacaktır. Bu durumun deneyimlenmesiyle, çocuğunuz siz onu ikna edebilmek için vaatlerde bulunduğunuzda size inanmayacak ve istenileni yapmakta direnecektir. Bu nedenle, eğer sabah okula gitmeyi ikna etmek için akşam okuldan onu babasının alacağına dair sözü verildiyse baba elinden geldiği kadar sözünde durmaya çalışmalıdır. Çok normaldir ki, verilen her sözü yerine getirmek mümkün olmayabilir, böyle bir durum söz konusu olduğunda ebeveynler çocuklarına neden sözlerinde duramadıklarını ve bu durumu sonrasında telafi edebileceklerini iletmeleri çocuğunuz için yeterince sağlıklı bir açıklama olacaktır.

     Gerek kural koymada gerek ödüllendirme süreçlerinde kararlı ve tutarlı olmak çocuğun öğrenme sürecini hızlandıracaktır. Düşünün ki, tuvalet eğitimine yeni almaya başlamış bir çocuğun tuvaletini tuvalete yapması istenirken birden altına bez bağlandığında, çocuk tuvaletini nereye yapması gerektiğine dair kafası karışır. Bu durumdan farklı olarak okula başlama sürecinde ailenin okula gitmek konusunda kararlı ve tutarlı olması, çocuğu da etkileyerek her gün okula gitmesi gerektiğini öğrenmiş olur. Kararlı olmak demek değildir ki zorlayarak çocuklarımızı okula getirelim. Önemli olan aksi bir durum olmadıkça çocuğun okulun sürekli gidilen bir yer olduğunu kavramasıdır. Aynı zamanda disiplinli olmak sert ve kuralcı olmayı gerektirmez; sevgiyle çocuklara kurallar çok daha kalıcı bir şekilde öğretilebilir. Otoriter uygulama ile öğretilen kurallar sadece kural uygulayıcıdan korkulduğu için yapılmaktadır, kural uygulayıcı ortamdan uzaklaştığında aynı davranışının tekrarlandığı yapılan araştırmalarda gözlenmiştir.

     Her çocuk birbirinden değerli ve farklıdır. İkiz çocuklar bile aynı koşullar ve anne-baba tarafından yetiştirilmesine rağmen çok farklı mizaçlara sahip olabilmektedir. Unutmayalım ki, ebeveyn tarafından ne kadar mükemmel koşul ve imkanlar sunulsa da özellikle bu yaş grubunun ebeveynlerinden en çok ihtiyaç duyduğu şey hiçbir koşul sunulmadan verilen sevgi olmaktadır.

     Her çocuk sevilmek ve sevildiğini bilmek ister.

Psikolog Sümeyra Altan