İstanbul
Halkalı

TEKNOLOJİNİN ve DİJİTAL OYUNLARIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

 

TEKNOLOJİNİN ve DİJİTAL OYUNLARIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

TEKNOLOJİK BAĞIMLILIK

Çocukların yaşıtlarından uzak, sadece yetişkinle birlikte evde geçirilen vakitler arttıkça, teknolojik aletlerin kullanımı hayatımızda daha fazla yer almaya başladı. Teknoloji çağı ve çocukların dijital yaşamı erken öğrenme isteğinin de bu noktadaki etkisi çok fazla. Çocuklar üzerinde bu kullanım, telefon, tablet ve televizyon kullanımı olarak göze çarpıyor. Aileler evde çocuklar ile uzun vakit geçirdikçe, teknolojik alet kullanımını zorunlu bir parça olarak görmeye başladı. Çünkü çocukları tüm gün evde oyalayabilmek gerçekten zorlu bir iş. Pandemi süreciyle de  yoğunlaşan -yetişkin veya çocuk farketmeksizin- teknolojik kullanım, modern dünya yaşamımızla iç içe geçmiş ve günlük yaşamın büyük bölümünde yer kaplayan bir teknik ürün olarak görülmeye başlandı. Yetişkin yaşamlardan çocuklarınkine hatta bebeklerin yaşamına kadar etkilere sahip olduğu gerçeğini hiç birimiz yadsıyamayız. Fakat teknolojinin insan yaşamındaki etkileri üzerine birçok araştırma yapılsa da son yüzyılda yaşama entegre olması sebebi ile uzun dönem etkiler üzerine araştırma eksiği mevcuttur ve bu konuda bir bilinmezlik vardır. Buna nazaran yapılan araştırmalar gösteriyor ki teknoloji insan yaşamına, özellikle çocukların yaşamına hem artılar hem eksiler getirmiştir. Bunları kısa kısa değerlendirecek olursak;

Ortalama yirmi yıl önce çocukluk dönemini yaşamış nesillere baktığımızda günlük yaşamlarını daha çok parklarda, sokakta oynayarak ve dışarı aktiviteleri ile geçirdiklerini görebiliyoruz. Bu da çocukların duyusal dünyayı kendi yaratıcılıkları ile algılamaları ve öğrenmeleri için bir avantaj olarak sunulmuş oluyordu. Şimdiki dönem çocuklarının en ufak bir oyunları için dahi özel ekipmanları var ve bu kendi yaratıcılıklarının önüne geçen bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca bu ekipmanlardan gelen -özellikle tablet, telefon vs. gibi araçlardan-  kaotik ve karışık duyusal mesajlar çocukların gelişimsel kilometre taşlarından geç bir şekilde geçmelerine sebep olabiliyor (dil gelişiminde geriden gelme vb.). Ayrıca bu araçlar ile geçirilen vakitlerin ince ve kaba motor becerisi gerektirmeyen özelliği sebebi ile, dışarı aktivitelerinde ya da yaratıcılığı tetikleyen oyuncaklar ve oyunlar oynayan çocuklara kıyasla, bu tip çocukların motor gelişiminde, gelişim basamakları olarak geriden gelme gözlemlenmektedir. Evrimsel olarak da baktığımızda henüz çocukların duyusal, motor ve bağlanma sistemleri teknolojiye uygun olarak evrimleşmemiştir. Bu nedenle bunlarla ilintili olarak fiziksel, psikolojik ve davranışsal birçok problem doğmaktadır.

 

Teknoloji ile çocukların hayatına giren oyunlar ne yazık ki çocukları bireysel oynamaya yöneltmiştir. Birbirleri ile oynasalar dahi çok az bir iletişim yeterli olmaktadır. Oyunların içeriğine de bağlı olarak birbirleri olan iletişim genel olarak hırs ve kazanma odaklı olan, birlik ve paylaşım yerine yarış odaklı bir dil olarak gelişim göstermektedir. Son dönem çocuklarında benim de naçizane gözlemim olan durum şudur ki çocuklar birbirleri ile oyun kurmayı bilmedikleri gibi, oyunu sürdürecek dil becerisine de hakim olamamaktadırlar. Bu artık birbirleri ile sözlü iletişim gereksinimi olmaksızın oyun oynamalarından ve günlük yaşamlarında sözel iletişim yerine teknolojik aracılar ile iletişim kurmalarından kaynaklanmaktadır. Bireysel olmaya alışan çocuklar sosyal ilişkilerinde de bireyselliği tercih etmeye başlarlar. İletişim becerisi ve sosyal ilişkinin iç içe geçmiş etkileri, bu becerileri az gelişen çocuklarda, yumurta tavuk ilişkisine dönerek sosyal problemler yaşayan bireylerin doğuşunda ciddi etkilere sahiptir.

 

Teknolojinin sağlık üzerinde ne gibi etkisi olabilir diye düşünsek de teknoloji ne yazık ki hem fizyolojik hem de psikolojik birçok problemin teşhisinde sebepler arasında ilk üçe giren etkenlerden biridir. Hiperaktivite ve dikkat eksikliği, koordinasyon bozukluğu, anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları, obezite ve diyabet, teknolojinin fazla kullanımının ortaya çıkma sebeplerinde önemli etkilerinin olduğu hastalıklardandır. Çocukların sağlıklı gelişiminde önemli etkenlerin başında hareket, dokunma, insan iletişimi ve doğayla etkileşim yer alır. Bu etkenler çocukların duyusal ve parasympathetic sistemleri üzerinde adrenalin ve anksiyeteyi azaltma gibi etkilere sahipken bir yandan da beyin üzerinde koordinasyonu geliştirme ve dikkati arttırma gibi etkilere sahiptir. Teknolojik aletler (tablet, telefon, internet) duyusal sistemler üzerinde aşırı yükleme yaparak nörolojik gelişimi olumsuz yönde etkilemektedir. En belirgin etkisi de duyusal sistemi sürekli ve aşırı şekilde alarm halinde tutmaya yöneltmesidir. Teknolojik oyunlara bağımlılık ve bunun akabinde gelişen davranışsal tepkilerde küçük yaşta davranış problemlerini peşinde getirmektedir. Teknolojik araçlar kullanırken oluşan fiziksel aktivite eksikliği de çocukluk dönemi obezitesi ve diyabeti gibi fiziksel hastalıklara kapı açmaktadır.

 

Teknoloji üzerine söylenen bir klişe vardır ki ‘insanları yalnızlığa sürekler’ denir. Bu birçok açıdan doğru olduğu gibi küçük yaşlardaki çocukların üzerinde karakteristik izlere sebep olmaktadır. Yeni şekillenen karakter teknolojinin fiziksel, davranışsal ve psikolojik negatif etkilerinden ciddi yansımalara sahip olur. Yalnızlık-depresif kişilik, anksiyete-kaygılı kişilik, agresyon-saldırgan kişilik, hırs, mükemmeliyetçilik-özgüven eksikliği gibi karakteristik bağlantılar ortaya çıkan en belirgin özelliklerdendir. Elbette ki bu tür özelliklerin 0 sebebi teknoloji diyemesek de bir karakter gelişimi insan hayatında ki psikososyal her türlü şeyden etkilenir ve teknoloji de bu psikososyal etkenlerin her birine bulaşmış durumdadır.  Bu nedenle yadsınamaz ölçüde etkiye sahiptir diyebiliriz.

 

 

 

Genel olarak bakıldığında teknoloji çocukların gelişiminde ciddi anlamda negatif etkilere sahiptir. Kontrollü verildiği sürece çocuğun gelişimini olumlu yönde etkileyeceğine dair birçok makale bulunsa da bu ‘kontrollü’ meselesi zaten tartışma yaratan kısımdır. Her ailenin kontrollü anlayışı ne yazık ki akademik araştırmalar ile uyumlu olmadığından özellikle 0-6 yaş aralığı dönemde çocukları doğal olan şeylere maruz bırakarak gelişimini desteklemek en sağlıklı ve doğru bilinen, üzerine tartışma gerektirmeyen bir yöntemdir. Bizim de okul olarak hep dediğimiz gibi, ‘oyun tadında’ aslında sadece bol bol gerçek oyunla yetişen minikler dileğiyle..

UZMAN PSİKOLOG DENİZ AKGÜL