ÇOCUKLARDA CİNSEL GELİŞİM VE CİNSEL EĞİTİM

ÇOCUKLARDA CİNSEL GELİŞİM VE CİNSEL EĞİTİM

 

CİNSEL GELİŞİM

 

İnsanın soyunu sürdürmesi, cinsel gelişimin sağlıklı olmasına bağlıdır. İnsanın cinselliği, hemen hemen her işine, her davranışına yansır, etkide bulunur. Günümüz toplumu sürekli bir gelişme ve değişme içindedir. Bu gelişme ve değişme toplumun her birimini değişik oranlarda etkilemektedir.

Biyolojik özelliklerimizi temel aldığımızda erkek ya da dişi olarak belirlenen bir cinsiyetimiz vardır. Cinsellik ise bu biyolojik yapı üzerine eklenen sosyolojik, psikolojik ve felsefi boyutları da içeren daha geniş bir tanımlamadır. Doğum öncesinden ölüme kadar duyguları, düşünceleri, inançları, davranışları ve yaşantıları içeren gelişimsel bir süreçtir. Belirli bir yaşam döneminde beklenen cinsel duygular, inançlar ve davranışlar o yaşa uygun cinsel gelişimi belirler.

Cinsel gelişim kişinin kendi cinsi ile ilgili üreme organlarının büyüyüp gelişmesini ve bunlardan doğan sorunlarla ilgili davranış değişikliklerini kapsar. Cinsel gelişim kişiliğin diğer yönlerini de etkiler. Cinsel kimliğin oluşması ve kişinin cinsel kimliğine uygun davranmasında cinsel gelişim de önemli bir etmendir.

Cinsel gelişimle ilgili kavramların daha kolay anlaşılmasında bir çocuğun kız ya da erkek olarak takınacağı tutum, rol ve davranış biçimlerine ait yapılacak yönlendirmelerin önemli olduğu bir gerçektir. Bu konuda cinsel gelişim teorilerinden bahsetmek konuyu anlamamız açısından yarar sağlayacaktır.

Cinselliğin gelişimi üzerine dört teori vardır:

Bilişsel-gelişimsel teori: Bilişsel-gelişimsel teoriye göre (Kohlberg 1966,Piaget 1950) çocuk seksüel şemaların oluşmasıyla ilk önce erkek-kadın ayırımını öğrenir. Daha sonra çocuk tanımladığı cinsel rolün belli stereotipi hareketlerini ayırt eder. Bu ayırt etmeler belli bir modele bağlı kalınarak değil anne, baba, kardeş, medya vb. kaynaklardan elde edilen soyutlamalardan yola çıkılarak yapılmaktadır. “Ben bir erkeğim ve erkek işi yapmak istiyorum” fikri çocuğun cinsiyetine uygun şekilde davranması ahlaki bir zorunluluk olarak kabul edilmektedir.

Sosyal öğrenme teorisi: Bu teoride (Bandura ve Walters 1963) çocuk yeni davranışları, cinsel rollere ait bilgileri, kişileri gözlemleyerek ve onları taklit ederek öğrenir. Anne ve babalar hem iletişim yoğunluğu açısından hem de çocuğun algılamasına göre en güçlü, en sıcak olma özellikleri nedeniyle çoğu kez özdeşim modeli olarak rol alırlar. Erkek çocuklar cinsel davranışlarını babalarının erkeksi davranışlarını, kız çocukları da annelerinin kadınsı davranışlarını taklit ederek, gözleyerek öğrenirler.

Psikoanalitik teori: Freud, psikoanalitik kuramın temsilcisi olarak, çocuğun bazı gelişimsel aşamalardan geçerek kişiliğini şekillendirdiğini ve cinsel gelişimin de bu sürecin temelini oluşturduğunu savunmaktadır. Freud fallik dönemdeki anne-erkek çocuk ve baba-kız çocuk ilişkisinin oedipus ve elektra kompleksiyle çözümlenerek, kişilik gelişiminin şekillendiğini ve bu sürecin cinsel gelişime ait bir süreç olduğunu belirtmektedir.

Bilgi-işleme teorisi: Bilgi-işleme yaklaşımına göre cinsel tiplemenin ana belirleyicisi şemadır. Şemalar günlük tüm davranışlarımızı organize etmek için var olmak durumundadır. Cinsel rollere dayanan şemalar çocukların bilgiyi sınıflamasını ve çocukların kız ve erkek olarak rollerinin ayırımına ait bilgiyi kazanmalarını sağlar. Cinsel kimliğe ait net bir şekillenme olmadan çocuklar önce hem kız hem de erkek tiplerine ait şemalar oluştururlar. Daha sonra kendi cinsiyetlerine uygun örneklerle karşılaşınca bununla ilgilenir ve çeşitli sorularla bu ilgilerini pekiştirirler, böylece çocuklar kendi cinsiyetlerine uygun ek şemalar oluştururlar.

 

Cinsellik konusunda çocuklar  yaşlarına göre çeşitli aşamalardan geçerler.

 

2-3 Yaş Arası

 

Kız veya erkek olduğunu ilk yaşlardan itibaren ayırt edebilir. Çıplak olmaktan ve meraklı bir şekilde kendisine dokunmaktan hoşlanır.

2 yaşından itibaren ise karşısındakinin kız mı, erkek mi olduğunu ayırt edebilir ancak; fiziksel olarak kız ve erkek arasındaki farklardan henüz haberdar değildir.

 

3-4 Yaş Arası

 

Kendi cinsel organlarıyla, karşı cinsinkinin farklı olduğunu fark edip, merak etmeye ve sorular sormaya başlar.

Bu dönemde cinsel organların; çocuğun yaşadığı kültür içinde kullanılan adı verilerek, kızların ve erkeklerin fiziksel olarak farklı olduğu ve değişmeyeceği açıklanabilir.

Genellikle bu yaştaki çocuğun sorduğu sorular cinsel içerikli değildir. Organların idrar yapma ile ilgili rolü onun için ön plandadır. O nedenle sadece farklı olduklarını bilmesi yeterlidir.

Bu dönemde çocuğa, sorduğu soru kadar açıklama yapmalı; anlama düzeyinin ötesinde, ayrıntılı ve kafasını karıştıracak açıklamalar yapılmamalıdır.

 

4-5 Yaş Arası

               

Bu dönemde; bebeklerin nasıl olduğunu ve nasıl doğduğunu merak eder. Böyle sorular sorduğunda en basit olarak; ‘’bebek, annenin karnında olur ve doğuma kadar orada büyür ‘’ şeklinde bir bilgi verilebilir.

5 yaşından 8 yaşına kadar olan dönemde daha detaylı bilgi isterse; ‘’bebeğin olabilmesi için anne ve babanın vücutlarında içte ve dışta özel organlar bulunur. Babanın tohumu ve annenin yumurtası; annenin karnında bir araya geldiğinde bebek oluşur ve annenin karnındaki özel yerde büyüyerek, doğum kanalından dışarı çıkar ‘’ şeklinde bir bilgi verilebilir.

Bir üst düzeyde; ‘’annenin karnındaki özel yere rahim denir ve bebek doğana kadar burada, annenin karnından bebeğe giden bir kordonla beslenir’’  şeklinde bir bilgi verilebilir.

 

3 yaşla 5 yaş arasındaki çocukta; kendi bedeni ve erotik bölgesini keşif amacıyla mastürbasyon davranışı görülebilir. Yoğun ve sürekli olmadığı sürece bu davranış son derece normaldir. Çocuğunuz bu eylemi ortada yapıyorsa; sakin ve doğal bir şekilde ilgisini başka etkinlik alanlarına çekmeniz yeterlidir. Gene bu dönemde çocuğun ilgisi; anne babasının arasındaki ilişkiye kayar. Karşı cinsteki ebeveyni ile evlenme düşünceleri geliştirebilir. Bu dönemde anne babanın yapacağı şey; davranışlarıyla çocuğa; kendilerinin karı-koca olduğu mesajını vermektir. O nedenle, çocukların kendi odalarında yatması ve anne babanın yatak odası kapısının kapalı olması bu anlamda çok önemlidir.

 

CİNSEL KİMLİK

 

Cinsel kimlik, bireyin cinsiyetinden haberdar olması, bedeni ve benliğini belli bir cinsellik içinde algılayışı, kabullenişi, duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde yönelişidir. Başka bir deyişle; bireyin kadın ya da erkek olarak kendisinin farkına varması ve kabullenmesidir.

Bir çocuğun kız ya da erkek doğması cinsel kimliğini kazanması için ilk koşuldur. Çocuk kendi cinsinin eğilimleri desteklendiği sürece kız ya da erkek kimliğini benimseyecektir. Bireyin biyolojik olarak kadın veya erkek grubuna katılmasından çok, cinsiyet rolünü benimsemesi önemlidir.

Freud’a göre erkek çocuk cinsiyet rolünü babasıyla özdeşleşerek benimser. Bireyde libido denen hareketli cinsel bir enerji vardır. Bu enerji yaşam boyu bireyin önemli davranışlarını yönlendirir. Erkek çocuk, babası ile kendisi arasında benzerlik görür, kendini babasıyla özdeşleştirir. Özdeşleşme, çocuğun çok sevdiği ve hayranlık duyduğu bir yetişkin figürüne kendini benzetmesi sürecidir.

Davranışçı yaklaşımı benimseyen psikologlar ise çocuğun cinsiyet rolünü benimsemesinde edimsel şartlanmanın önemli olduğunu savunmaktadırlar. Çocuk erkek veya kadın grubunun davranış örüntüsünü gözler, algılar ve taklit eder. Taklit edilen davranış aile üyelerince onaylanır ve ödüllendirilerek motive edilir. Motivasyon devam ettiği sürece kadın veya erkek cinsiyet grubunun rolü benimsenir. Bilişsel yaklaşımcılara göre taklit etme tamamen reddedilemez. Ancak çocuğun anlama düzeyine göre taklit yapabileceği ve taklit edilen davranışın ailenin değerlerine uygun düşenlerden seçileceği kabul edilir.

Çocuk, üç-dört yaşında kişiliğini fark etmeye başlar. Meslekleri, kız ve erkek çocukları arasındaki farkı, çocukla yetişkin arasındaki ayrılıkları algılar. Üç yaşındaki bir çocuk hangi tür eşyaların hangi cinsiyet grubuna ait olduğunu bilir. Dört yaşındaki bir çocuk kız veya erkek olduğuna karar verebilir. Çocuk çevresinde aynı cins birçok kişinin sergilediği pek çok özelliklerle karşılaşır. Cinsiyet rolünü benimseyebilmek için önce kendi kimliğinin farkına varır. Kız mı yoksa erkek mi olduğunu anlar. Erkek çocuğu diğer erkeklere benzeyen kendi fiziksel ve davranışsal yönlerini, kız çocuğu da diğer kızlara ve kadınlara benzeyen kendi fiziksel ve davranışsal yönleri algılar. Kız çocukları anneleri, erkek çocukları da babaları gibi davranmaya başlarlar. Taklit etme birinci derecede önemli değildir. Kız çocuğu annesini, erkek çocuğu babasını yeterli bulmadıkları ya da beklentilerine cevap alamadıkları zaman özdeşleşme durur.

Çocuk gerçekte anne ve babasıyla özdeşleşmeyebilir. Toplumda babasız pek çok çocuğun erkek rolünü, annesiz kız çocuğunun da kadın rolünü benimsediği gözlenmektedir.

Cinsel kimlik gelişiminde çocuk çevresindeki ağabey, abla, teyze, amca gibi örneklerden de etkilenmektedir. Oyunlarında aynı cinsten arkadaşlarının olumlu ya da olumsuz özelliklerini de benimserler. Kendi cinsel kişiliklerini onlarla karşılaştırır, erkek ve kız olarak yarışırlar.

 

CİNSEL EĞİTİM

 

Cinsel eğitim, bedensel, duygusal ve sosyal gelişim kavramlarından hareketle, erkek ve kadının toplumsal rollerinin incelenmesi, bireylerin birbirlerine karşı kabul, sevgi, güven ve sorumluluk geliştirmeleri için eğitim olanaklarının sağlanması, insan cinselliğinin olumlu ve yapıcı bir güç olarak dengeli bir aile hayatında uygun bir biçimde geliştirilmesidir.

Başka bir tanımda cinsel eğitim, bireye üreme ile ilgili konu ve sorunlarda, cinsel iç dürtü ve güdülerini denetleyebilmesinde, cinsel konularda başkaları ile kuracağı ilişkilerde ve cinsel ilgilerinde gerekli davranışları kazandırmak için yapılan eğitimdir.

Her ebeveynin aklına “ Çocuklarımızı cinsel hayat konusunda aydınlatmamız gerekli mi?” sorusu takılmaktadır. Günümüzde bu soruya kesinlikle olumlu cevap verilmektedir. Eğer çocuk, doğum, cinsiyet farkı, ana ve babanın rolü gibi konuları anne babasından öğrenemezse, başka kaynaklardan cevap aramaya başlayacaktır.

Çocukta cinsiyet farkıyla ilgili sorular 2. yaşta, doğumla ilgili olanlarsa 3-4 yaşta başlar. Çocuğun cinsel konulardaki merakı, öteki meraklar gibi yerinde ve sağlıklıdır. Bu, dünyayı tanıma ihtiyacından doğmaktadır. Sağlıksız merak yoktur ancak merakın sağlıksız doyumu vardır.

Cinsel eğitime ne çok erken ne de çok geç başlanmalıdır. Çocuğun gelişim düzeyine uymayan bilgi güçlük yaratır. Çocuğa istediği anda basit, kısa, gerçek ve endişesiz cevap verilmelidir.