OKUL OLGUNLUĞU

ÇOCUĞUM OKULA HAZIR MI ?

Günümüzde değişen ve gelişen eğitim sistemi nedeniyle “okul olgunluğu” kavramı da hayatımıza girdi. Aileler çocuklarının okula başlamaya hazır olup olmadığı konusunda araştırmalar yapıyorlar, bilgi alma ihtiyacı duyuyorlar. Aslında iyi bir gözlemle, çocuğun okula hazır olup olmadığını gösteren birçok ipucu yakalanabilir. Örneğin çocuk kendi başına ne kadar süre bir etkinlikle uğraşabiliyor? Bu süre 20 dakikanın altında mı? Başladığı bir işi uygun şekilde tamamlayabiliyor mu? Annesi olmadan yabancı bir yetişkinle rahatça kalabiliyor mu? Kendine ait işleri; yani öz bakım becerilerini başarı ile yapabiliyor mu? Diğer çocuklarla olumlu ilişkiler kurabiliyor mu? Paylaşma, sırasını bekleme, arkadaşları için kendi isteklerini erteleyebilme, sessiz dinleme gibi özellikleri var mı? Kendini rahatça ifade edebiliyor mu? Renkler, sayılar, seslerle ilgili sorulara uygun cevaplar verebiliyor mu? vb. sorular çocuğun okula hazır olup olmadığını gösterir. Tüm bu soruların cevabı aslında iyi bir okul öncesi eğitimden geçmektedir.

Okul olgunluğu, okul öncesi eğitimin temel ilkeleri arasındadır. Okul öncesi eğitim ilkokul olgunluğunun kazanılmasında gerekli ve önemlidir. Her çocuk bu eğitimden yararlanmalıdır. Zira ilkokula başlamak hem ebeveynler hem çocuklar için oldukça önemli bir yaşam basamağıdır. İyi bir okul öncesi eğitim alarak ilkokula başlayan çocuğun hazır olması, gelecekteki hayat ve okul başarısını önemli biçimde etkileyecektir.

Günümüzde çocuklar artık çok daha erken bir zamanda sosyal yaşantılara ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyacın en doğru şekilde karşılanabileceği yer okul öncesi eğitim kurumlarıdır. Çevresel koşullar ne kadar olumlu yönde olursa olsun, bir çocuğa anne ya da bakıcı ile ev ortamında sağlanabilecek imkânlar asla okul öncesi eğitimin yerini tutamaz. Çocuklar okul öncesi eğitimle zihinsel, sosyal, dil, öz bakım ve psikomotor becerilerini geliştirirler. Böylece ilkokula duygusal ve akademik anlamda daha hazır bir şekilde başlarlar.

Çocuktan çocuğa değişebilecek bireysel farklılıklar olmakla birlikte 4 yaşından itibaren okul öncesi eğitime başlaması okul olgunluğunun kazanılmasında oldukça önemlidir.

Çocuğunuzun okul olgunluğuna sahip olup olmadığını çok yönlü faktörlerden incelemek gerekir.Bunlardan bazıları : zihinsel faktörler,fiziksel faktörler,sosyal-duygusal faktörler,çevresel faktörler...

ZİHİNSEL FAKTÖRLER

Son çocukluk döneminin başlarında dengesiz ve olumsuz bir gelişim dikkat çekmekte özellikle altı yaşına rastlayan bu gelişim özellikleri yedi yaşından itibaren yerini düzenli ve dengeli bir döneme bırakmaktadır. Tüm dünyada çocukların somut işlemler döneminde okula başlamaları bir tesadüf değildir. Bu dönemde çocuk beş duyu organı ile algılayabildiği olgu ve olaylar konusunda mantıksal olarak düşünebilir ve yargıya varabilir. Ancak duyu organları ile algılanmadığı olgu ve olaylar konusunda mantıklı düşünmede güçlük çekebilmektedir.

Çocuğun öğrenmesini etkileyen bir başka önemli faktör de zekadır. Zeka genel olarak değişikliklere uyum sağlama kabiliyeti olarak tanımlanmaktadır. Çocuğun okulun verdiği karmaşık bilişsel problemlerle baş edebilmesi için bu konuda gerekli zihinsel performansa sahip olması gerekir. Okula başlamada gerekli okul olgunluğu içinde en önemli konu bireyin zihinsel performansa sahip olması ile ölçülür. Zeka, çocuğun anne babadan almış olduğu önemli kalıtsal

Çocuğun öğrenmesini etkileyen bir başka önemli faktör zekadır. Zeka genel olarak değişikliklere uyum sağlama kabiliyeti olarak tanımlanmaktadır. Çocuğun okulun verdiği karmaşık bilişsel problemlerle baş edebilmesi için her konuda gerekli zihinsel performansa sahip olması gerekmektedir. Okula başlamada gerekli okul olgunluğu içinde en önemli konu bireyin zihinsel performansa sahip olması ile ölçülüdür. Zeka, çocuğun anne babadan almış olduğu kalıtımsal özelliklerden biridir, ancak daha iyi geliştirmek için uygun koşullar ister.

FİZİKSEL FAKTÖRLER

Okula hazır olmada fizyolojik faktörler incelendiğinde, bireylerin birbirinden farklı bir gelişme içinde olduğu gerçeğini göz önüne alarak bireylerin yaşları aynı olsa da okuma ve okulda başarılı olmada farklı olduğu göze çarpmaktadır. Yaşları aynı olduğu halde gelişme hızları, zihin seviyeleri, sosyo-ekonomik ve kültürel olanakları farklı olan çocukların, ilköğretimin isteklerini cevap vermedeki başarıları da birbirinden farklı olmaktadır.

Fiziksel gelişim okula hazır bulunuşluk ile ilgili en önemli etkendir. Çocuk okula başlamadan önce sağlık muayenesinden geçirilmelidir. Çocuğun işitme ya da görme probleminin olup olmadığı tespit edilmelidir. İşitme ya da görme problemi olan çocuklar doğal olarak öğrenme güçlüğü çekmektedirler. Sonuç olarak, çeşitli fiziksel faktörlerin etkisini kesin olarak belirlemek güç olsa da, gerek nörolojik gerekse görme-işitme gibi fiziksel faktörler çocuğun hazır oluşunda önemli rol oynamaktadır. Çocuğun fizyolojik ihtiyaçlarının giderilmesi de onun okulda başarılı olması açısından gerekli görülmektedir.

Türkçe okuyup yazma ile ilgili kesin bulgular olmamakla beraber, normal bir zeka düzeyine sahip altı yaş çocuklarının okuma yazmayı uygun şartlarda kısa zamanda öğrendikleri gözlemlere dayalı olarak söylenebilir. Uygun olmayan çevre koşullarının insanın zeka gelişimini de olumsuz yönde etkilediği yapılan çeşitli araştırmalara göre doğrulanmış bir görüştür.

SOSYAL DUYGUSAL FAKTÖRLER

Çocuğun doğduğu andan itibaren aile çevresinde geçirmiş olduğu yaşantıların istikrarlı bir sevgi şefkate dayalı olması, çocuğun büyüdükçe sosyal yaşama katılmasını kolaylaştıran önemli bir süreçtir. Bu sürecin sağlıklı geçirilmesi duyuşsal açıdan da çocuğun özgüven ve özsaygı yeteneklerini kazanması sağlayacaktır. Bu süreç, okula duyuşsal ve sosyal hazır bulunuşluk açısından çok önemlidir.

Çocuk ilk toplumsal ilişkilerini çevresi ile duygusal etkileşimine bağlı olarak kurar. Anneden ve öteki insanlardan aldığı etkilere göre olumlu veya olumsuz duygusal davranış modelleri ve bunlara uygun kişilik yapısı geliştirir. Çocuğun duygusal sorunlarının ve kişilik özelliklerinin onun için yepyeni bir ortam olan okulun (özellikle de) ilk günlerinde etkili olduğu şüphesizdir. Duygusal olarak dengeli olmayan, aşırı derecede hassas ve anneye bağımlı, anneden ayrılmakta zorluk çeken çocukların okuldaki öğrenme faaliyetlerine katılmaları çok güçtür. Anneden ayrılmaları diğer çocuklardan daha uzun süren bu çocuklar, sonunda bunu başardıkları zaman da, artık sınıf arkadaşları öğrenme sürecinin büyük bir bölümünü Karşılıklı etkileşimi aracılığı ile gelişen karmaşık bir kavram olduğunu ifade ederler.

Ayrıca bunun çocuğun yetenekleri ve öğretim yöntemi arasındaki uygunluğa bağlı olduğunu da belirtirler. Haris ve Sipay’a göre, hazırlığın saptanmasında; kronolojik yaş, cinsiyet, zeka, fiziksel yeterlilik (yeterli sağlıklı beden gelişimi), deneyim, dil faktörleri, duygusal ve toplumsal olgunluk, okuma ve kitaba ilgi duyma gibi faktörler de önem taşımaktadır. Anthony, okula hazırlık olmada fiziksel, sosyal, duygusal, zihinsel ve dil gelişimi alanlarının etkili olduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde, güven genel olarak okul öncesi sınıflarda okula hazırlığa görsel olgunluk, renkleri ayırt etme, gözsel hafıza, göz-el koordinasyonu, işitsel ayırt etme/duyma, sosyal ve duygusal etkenler ve dikkat süresinin etkili olduğunu ileri sürmektedir. Buna ek olarak, Ulusal Eğitim Hedefleri Panelinde (The Natıonal Educatıon Gols Panel) “Amerikadaki tüm çocuklar okula, öğrenmeye hazır olarak başlayacaklar” temel hedefi doğrultusunda, çocukların okula hazır bulunuşları ile ilgili gereksinimleri şöyle sıralanmıştır: fiziksel sağlık ve motor gelişim, sosyal ve duygusal gelişim

Bu kez de onlardan geri kalmış olmak yüzünden hayal kırıklığına uğrarlar. Araştırmacılar çocuğun duygusal olarak kararlı ve dengeli olmamasının mı okumayı öğrenmeye engel olduğunu, yoksa öğrenemediği için mi duygusal sorunların (isteksizlik, ilgisizlik, ağlama, aşırı saldırganlık veya hareketsizlik, kardeşleri, arkadaşları, öğretmenleri ile iletişim kuramama, kendi hayal dünyasında kapalı kalma vs.) ortaya çıktığını belirtmekte güçlük çekmektedirler. Ancak kesin olan, duygusal sorunlarla öğrenmedeki başarısızlığın her zaman birlikte görüldüğüdür.

Okul öncesi dönemde gelişmesi gereken yeterlik alanlarından biri de, çocuğun kendi kişiliğinin farkında olmasıdır. Çocuk, kendisi hakkında ne hissettiğini, çevresindeki dünya ile baş edebilmek için hangi becerilere sahip olması gerektiğini okul öncesi eğitim yıllarında öğrenecektir. Kendisi ve yetenekleri hakkında olumlu duygular geliştiren çocukların, yetersizlik ve başarısızlık duygularına sahip olanlardan daha meraklı, araştıran ve güdülenmiş kişiler oldukları gözlenmektedir (Seneoğlu, 1994). Kendinin farkında olmanın gelişimi, sadece vücudun ve duyu organlarının farkında olmanın gelişimi ile sınırlı değildir. Aynı zamanda, çocuğun duygularının farkında olmasını da kapsar.

Çocukların okul öncesi eğitim almalarının, bu eğitim sırasında sınıfa katılım, ortaklaşa çalışabilme ve bağımsız olabilme yeteneklerinin, ilköğretime hazırlık için ön şartlar olduğuna değinen araştırmacılar; sınıf aktivitelerine katılan, dikkatini aktivitelere yoğunlaştırabilen çocukların ileriki yıllarda akademik olarak daha iyi performans gösterdiklerini bulmuşlardır.

Mutlu ve huzurlu bir okul öncesi dönem geçiren çocuk duygusal ve sosyal yönden daha uyumlu olarak okula başlar. Duygusal uyumu tam sağlamamış, kendine güvensiz ve ürkek bir çocuk ise diğer becerilere sahip olsa bile genellikle okumaya hazır sayılmaz. Öğretmenlerden okula hazır olmanın anahtar bileşenlerini tanımlamaları istendiğinde; pozitif davranışlar olan, heveslilik, ortak çalışma, yönergeleri uygulama, sınıfın uyumunu bozmama gibi davranışları, alfabenin harflerini söylemek veya rakamları saymak gibi özel becerilerden daha önemli olarak değerlendirdikleri tespit edilmiştir. Ayrıca saldırgan davranış ve kendini kontrol eksikliği, okula hazır ola ve uyum konularında en önemli problem olarak görülmektedir.

ÇEVRESEL FAKTÖRLER

Günümüzde bir zamanların çevre mi kalıtım mı tartışması güncelliğini yitirmiş artık ikisinin de önemli faktörler olduğu kabul edilmiştir. Bireyin kalıtsal olarak getirdiği potansiyelin gelişmesi, onun için çevresinde sunulan koşullarla sınırlıdır. İyi çevre koşullarında yetişen çocuklar yapılan araştırmalarda daha başarılı olarak tanımlanmıştır. Bireyin çevre koşullarından en fazla etkilendiği dönem çocukluk çağıdır.

Aile ortamı ve sosyal çevre; hem zeka gelişiminden, hem de zekanın gelişmesinden etkilenen öğrenme yeteneğinin gelişmesinde, dolayısıyla okula hazırlıklı olmada son derece önemli bir rol oynar. Toplumsal çevre koşullarının da çocuğun gelişiminde önemli rolü olduğunu vurgulayan ve özellikle yaşamın ilk yıllarında aile ve yakın çevrenin sağladığı olanakların çocuğun duygusal, toplumsal ve zihinsel gelişimindeki rolüne değinen görüşler giderek daha ön plana çıkmaktadır. Eğer yetişkinin rehberliği yoksa çocuk, deneyimlerinin önemli yönlerini özümlemekte ve dilin içeriğini ve yapısını geliştirmekte güçlük çekmektedir. Bu nedenle aile çevresi, çocuğun yaşamının ilk beş yılında önemli bir temel eğitim kurumudur.

Çocuğun okula hazırlıklı oluşunu etkileyen en önemli faktörlerden biri de yakın çevre koşullarıdır. Anne ve babanın okul kurumuna verdiği önem, değer ve buna bağlı olarak geliştirdiği tutum kadar, çocuğa sunduğu olanaklar da büyük önem taşımaktadır. Çocuğun okul öncesi evrede eğitim kurumuna gönderilmiş olması, erken gelişim yıllarından itibaren ona kitap okuması, tiyatro, sinema, konser, resim sergisi ve müzeye götürülerek bunlar hakkında tartışılması, okula hazırlık adına çocuğa sunulan önemli olanaklardır.

Çevre koşullarındaki olumsuzluk kişinin bütün alanlarındaki gelişimi etkilemektedir. Düzenli bir aile yaşamı çocuğun okul başarısı üzerine etki yapan önemli bir etmendir. Lammerman’a göre okul başarısı ile ailenin geliri arasında , okul başarısı ile yaşama koşulları arasında %53, okul başarısı ile uyumlu aile yaşamı arasında %63 oranında ilişki bulunmaktadır.

İlkokul çocuk için yepyeni bir sosyal çevredir. Okulun uyulması gereken kuralları, çocuğun tanımadığı diğer çocuklarla ve öğretmenlerle karşılaşması ve başarmak zorunda olduğu öğrenim görevleri onun bu yeni çevreyle uyum sağlamasında güçlüklerle karşılaşmasına neden olur. Çocuğun okul öncesi eğitim sırasında yaşantıları mutlu ve anlamlı olursa ilkokula kendine yönelik olumlu duygularla başlaması, uyumu ve başarı olasılığı artacaktır.

Çevresel faktörler de, ailenin sosyo-ekonumik ve kültürel düzeyi, ailede okula gden başka kardeşin olması, evde görsel ve işitsel iletişim araçlarının bulunması, çocuğun yazılı malzemeler ile karşı karşıya getirilmesi okuma hazırlığını etkileyen unsurlar olarak sayılabilir. Çocuğun fiziksel çevresindeki uyaranlar, görsel-işitsel araçlar çocuğun okumaya karşı isteğinin artmasına neden olur. Uyaranların çocuğun sadece okuma ile ilgili değil, hayata ilk başlangıcından itibaren çocuğa doğrudan gerekli olduğu araştırmalarla ortaya konulmuştur. Çocuklara uyurken masal okumak, onları gezmeye, sinemaya götürmek, ev yaşamındaki uyaranların hepsi onların topluma uyumlarında ve gerek zihnen gerekse psiko-sosyal açıdan gelişimlerinde önemli gereksinimleridir. Eğer bir çocuk her bakımdan gerekli şeyleri aldığı bir çevrede yetişmişse ve kalıtsal bir sorunla karşılaşmışsa okula hazır demektir.