Kelebek bir defa kanatlandı mı, bir daha asla tırtıl haline gelmez.

ÇOCUĞUMUZ OKULA BAŞLIYOR…

 

         Öğretmenlerin dikkatini çeken önemli bir nokta, okula alışma ya da okul korkusu çeken çocukların birçoğu uyumlu, ailesine bağımlı ve başarma kaygısı olan çocuklardır. Her taşın altına elini sokan, sürekli bir şeyler araştıran, yerinde duramayan çocuklar daha az yeni ortamlara alışma kaygısı yaşarlar.

         Önemli bir diğer konu, yaşanılan sorunun gidilen yerle ilgili olmaması bırakılan kişi ile ilgili olmasıdır. Kimden ayrılma korkusu ? Cevap : ANNE !

         Eğer sorunu doğru tespit ettiysek, çözüm de kolaydır. Annemizin okula başlamadan önce çocuğa okulu anlatması, güzel duygularla ve öeklerle paylaşması. Çocuğun neden okula gitmesi gerektiği onun anlayabileceği kelimelerle anlatılmalı, anne-babanın bu süreçte neden işe gitmesi gerektiği de anlatılmalı. Ama her şeyden önemlisi, atılacak her adımda anne-baba aynı düşüncede, davranışta ve kararlılıkta olmalıdır. Kararlı adımlar çok dikkatli atılmalı, dakikalarca ayrılma seremonisi yapan bir baba ya da bağıra çağıra ağlayan bir çocuğu kucaklayıp bırakmayan bir anne çocuğun ayrılma sürecine köstek olmuş olur. Baba okula gitmeyi önemli bir ayrılık haline getirirken, anne ağlama tepkisine ödül vermiş olur. Tabi ki okul öncesi dönemde çocuk güvende olduğunu hissedinceye kadar anne-baba sürece destek olmalı, okulun güvenli, eğlenceli, neşe ile gidilen bir yuva olduğunu hissettirmeli. Önemli olan nokta bu, anne-baba bunu hissettirebilmeli, okul öncesi çocuklar kelimelerden çok duygularla öğrenirler. Şöyle söylenmeli, duyguları öğrenirler. Ne kadar büyük değil, ne kadar şirin, ne kadar tatlı, çok hoş bir yer, üstelik çok eğlenceli, ne güzel oyunlar var, ya miniş oyuncaklara ne demeli…

 

         İLK GÜNLER,

 

1)      Yataktan çıkmak istemeyebilir, bahaneler bulur, hasta olduğunu söyleyebilir.

2)      Okula kadar sizinle gelir ama elinizi bırakmaz, geri dönmek isteyebilir.

3)      Küçük bir ağlama krizi yaşayabilir, size sarılıp ayrılmak istemeyebilir.

4)      Biraz oyuncaklarla oynayıp, hemen geri dönebilir.

5)      Göz mesafesi sınırları içinde olmanızı isteyebilir.

6)      Kaygı ya da korku nedeniyle altına kaçırabilir.

7)      Bir köşeye çekilip dakikalarca uzaktan diğer çocukları seyredebilir.

8)      Belki de arkasına bile bakmadan diğer çocukların arasına karışabilir.

 

OKULA BAŞLAMADAN ÖNCE,

 

1)      Anne-Baba anlatmalı. Okulda ne yapılır. Boyama yapılır, diğer çocuklar ile beraber yapılır, o zaman daha eğlenceli olur. Kağıttan kuşlar, kuzular, çiçekler, arabalar kesilir yapıştırılır, herkes yapıştırır. Güzel şarkılar öğrenilir, hep beraber söylenilir. Oyunlar çok zevklidir, hiç bitmezmiş gibi gelir. Çocuklar beraber çok güzel yemekler yer.

2)      Okula gitme kararı ailece hep beraber alınır. Ailemizde herkesin görevi vardır. Bunlar tek tek konuşulur.

3)      Okul ile ev arasında paralellik kurulur, benzer şeyler vurgulanır, uyum süreci kolaylaştırılır.

4)      Okul ailece gezilir, daha önce konuşulan şeyler okulda gösterilir, başka çocuklarında anne-babaları ile benzer çalışmaları, oyuncakları, oyunları ne kadar beğendikleri anlatılır ve gösterilir.

 

ÖZEL NEŞE ERBERK ANAOKULU OLARAK BİZ,

 

         Alanlarında deneyimli öğretmenlerimiz, en kısa süre içinde çocuklarımıza okullarına ait olduğunu hissettirmek için programlı bir ekip çalışması yaparlar. Grup çalışmalarına katılan çocuklarımız kısa bir süre sonra biz duygusunu öğrenirler. Koro halindeki davranışları alışma sürecini hızlandırır.

         Birbirlerinin kaşıklarına bakarak gittikçe artan lokma sayıları uzayan zevkli bir yemek sohbetine bile dönüşebilir ama uyku zamanı gelmiştir, pijamalarımızı giyip huzurlu bir öğlen uykusuna yatmadan önce ellerimizi yıkayıp, tuvaleti rahatça kullanabilmek özbakım becerilerimizin ilk işaretleridir.  

         Kalem kullanma, boyama, kesme ve yapıştırma çalışmaları ince motor becerilerinin; koşma, yakalama, zıplama, tırmanma oyunları kaba motor becerilerinin gelişmesine yardımcı olur.

         Arkadaşları ile beraber oynadıkları oyunlar, beraber yapılan kuleler, söylenilen şarkılar, anlatılan hikayeler dil gelişimlerinin hızlanmasına, hayal dünyalarının genişlemesine ve sosyal uyum süreçlerinin artmasına yardımcı olur.

         İlk günlerde etrafındaki nesneleri ve çocukları yabancı gözlerle gözlemleyen çocuklarımız, bir süre sonra okula gelmeyen arkadaşlarını merak etmeye, aramaya başlarlar. Okulun kapısından içeriye ilk günler kocaman gözler ile bakan çocuklarımız, bir süre sonra anne-babasının elini bırakıp koşarak arkadaşının elini tutar. Artık anne-baba gerilerde kalmıştır, kelebek uçmaya başlamıştır.