İstanbul
Halkalı

ÇOCUKLARDA ÖFKE YÖNETİMİ

                                                                             Çocuklarda Öfke Yönetimi

Günümüzde en çok Google üzerinde araştırdığımız, çözüm aradığımız konulardan biridir öfke ile başa çıkma yöntemleri. Anne babalar olarak küçük yaş grubu çocuklarımızda sıklıkla karşımıza çıkan ve baş etmekte zorlandığımız sorunlardan da biridir öfke ve ardından getirdiği öfkeli davranışlar. Öfke patlamaları 0-6 yaş dönemi sürecinde karşımıza çıkar. 4 yaş itibari ile –eğer ebeveynlerden bu döneme kadar doğru müdahaleler gelmiş ise- azalmaya başlar. Çünkü 4 yaş sonrası çocukların otokontrol mekanizması devreye girmektedir. Bu doğrultuda ebeveynler de işe yarar yeni başa çıkma metotlarını öfkeli davranan çocuklarına öğretebilmiş ise çocuklar daha sakin tepkiler vermeye başlarlar. Arada öfke patlamaları olsa da ileri ki yaşlara doğru öfke kontrolü gelişmiş bir birey olmaya emin adım adımlar atar çocuklar.

Bu konunun aklımızdaki en önemli soru ‘öfke nedir?’ olmalıdır. Bu soruya verdiğimiz doğru cevap aslında sorunun çözümü de olacaktır. Öfke temelde bir duygudur. Dolayısı ile öfke doğal bir duygu yansımasıdır. Doğumdan ölümü kadar her canlının öfkelenmesi de kaçınılmazdır. Yani öfkeyi ortadan kaldırmaya çalışmak boş bir çabadan ibarettir ve imkansızdır. Zaten sorun duygu da değil öfkeli davranış ve öfkeli iletişim dilinin gelişmesinden kaynaklanmaktadır. Öfke kontrolü dediğimiz zamanda da aklımıza öfke duygusunun oluşmasının normalliği fakat duyguyla birlikte ortaya çıkan öfkeli davranışın ve iletişimin kontrolü gelmelidir.  Öfke duygusuna müdahale etmeye çalışmak karşımızdaki kişi kaç yaşında olursa olsun onu daha da öfkelendirmeye sebebiyet verecektir. Duyguya müdahaleden kastım ise karşımızda öfkeli bir çocuk ya da kişi gördüğümüz ilk yaklaşım ‘neye öfkelendin?’ olur. Buraya kadar bir problem yoktur fakat sebep öğrenildikten sonra gelen ‘ne var bunda bu kadar öfkelenecek- bunda sinirlenecek bir şey yok gibi’ kişinin anlaşılamamayı hissetmesine sebebiyet veren, duygusunu küçümseyen ve onu gereksiz şeylere sinirlenen bir birey gibi gösteren duygu odaklı yaklaşım çocuğu ya da öfkeli kişiyi daha da öfkelendiren bir eğilimdir. Unutmamak gerekir ki her birey öfkelendiği konu da sonuna kadar haklıdır kendi bilişsel sürecinde. Bu sebeple öfkesini anladığınızı ama ardından gelen davranışın yanlış olduğunu anlatmak bireyin sakinleşmesinde en önemli adımdır.

Çocuklar 0-6 yaş döneminde öfkelendikten sonra kendini sakinleştirmekte zorluk yaşarlar çünkü otokontrol mekanizması henüz devrede değildir. Bu sebeple bu noktada ebeveyn otokontrol mekanizması gibi hareket etmeli ve çocuğu sakinleştirmede yardımcı olmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken şey öfkenin anlaşıldığını hissettirmek fakat verilen tepkiyi de kontrol altına alarak sakinleşmeyi sağlamaktır. Örneğin çocuğunuz markette çikolata istedi, siz de almadınız, buna ardından bir öfke patlaması eşlik etti – çocuk ağlamaya, kendini yerlere atmaya başladı hatta bir sonraki aşamada da size vurmaya başladı. Burada yaklaşımımız ‘ne var burada ağlayacak çikolata zararlı bilmiyor musun yemekten öne yiyemezsin hem’ diye başladığı zaman genellikle çocuk daha da fazla tepki vermeye başlar. Çünkü unutmuyoruz ki o kendi içinde çok haklı sağlıklıymış değilmişten ziyade lezzetli ve onu yemek istiyor bana niye almıyorlar diye de sinirleniyor. Dolayısıyla yaptığımız açıklama da öncelikle onu anladığımızı göstermeliyiz. ‘Şuan sinirlendiğini ve üzgün olduğunu anlayabiliyorum ama biz evimize her zaman çikolata almıyoruz. Başka bir gün daha güzel söylediğinde belki alabiliriz ama bu şekilde ağlayarak kendini yerlere atarak istediğini yapmam mümkün değil’ diye konuyu bitirip kucaklayıp sakinleşmesini beklemek ve evinize gitmek ya da alışverişinize devam edip konuyu uzatmamak bir süre sonra onun da daha sakin tepkiler vermesi gerektiğini anlamasını sağlayacaktır. Çok fazla konuşarak ikna etmeye çalışmak da bu davranışların artmasına sebep olur. Çocuklar ile bu konuda iletişimde kısa ve net sözlü açıklama ve ardından davranışsal tepkiler ile araya girmek işe yarayacaktır. Burada önemli olan bizim davranışımız da tutarlılık göstermemizdir. 0-6 yaş döneminde davranış repertuarı kısıtlı olduğundan ve öfkeli davranışlar –ağlama, tepinme gibi- genellikle işe yaradığından çocuklar öfkelendiklerinde bu tepkileri gösterirler. İşe yaradıkça da devam ettirirler. Öfkeli davranışın ya da iletişimin –bağırarak tepki verme ya da kötü sözcükler kullanma gibi- işe yaramasının önüne geçmede tutarlı olmamız gerekmektedir. Aman bu seferlik çok ağladı, tepindi, sesi kısıldı gibi kendi vicdanımızla olan savaşı kaybedip çocuğun istediğini yaptığımız zaman öfkeli davranış ya da iletişim işe yarar ve çocukta ‘yeterince ağlarsam bir dahaki sefere yine belki yapar diye bir koşullanma gelişmesine sebebiyet verirse bu davranışlar gitgide artış gösterecektir. Bu sebeple çocuğa yaklaşım gösteren kişilerin her yer de ve her konuda istikrarlı bir davranış sergilemeleri öfke kontrolünün gelişmesine sebep olacaktır. Öfkeli davranışlar işe yaramadıkça çocuklar yeni alternatif ikna yöntemleri ya da iletişim biçimleri geliştireceklerdir. Her zaman biz ebeveynlerde o sabrı gösteremeyebiliyoruz ya da o gün o enerjimiz olmaya biliyor. Bu durumda da çocuğunuzun öfke patlaması yaşayacağını bildiğiniz konuda, o gün o patlamayı tolere edemeyecekseniz, önceden inisiyatifi ele almak işinize yarayacaktır. Aynı örnek üzerinden gidersek; Markette çikolata istedi, almazsanız biliyorsunuz ki fırtına kopacak ve sizin onu tutarlı bir şekilde ele almanız o gün için mümkün değil. Bu durumda ‘AA ne güzel fikir zaten ben de sana bugün böyle bir sürpriz yapacaktım, bu seferlik çok da güzel istedin zaten hadi alalım’ diyerek kontrolü elde tutmak öfke patlaması olmadan engel olmak günü kurtarmanızı sağlayacaktır. Ama öfke patlaması yaşandıysa buradan dönüşümüz olmaması gerektiğini unutmamız gerekir.

Bu yazıyı bu sefer genel de seminerlerimde anlattığım gibi aktarmak istedim. Biraz soru ve çözüm şeklinde. Her zaman dile getirdiğim gibi her çocuk eşsizdir ve bunlar özetle genel yaklaşım biçimleridir. Eğer çok daha spesifik ve sizleri zorlayan durumlar yaşıyorsanız bunları bireysel olarak değerlendirmemiz ve çözüm üretmemiz gerektiğini unutmamanızı rica ederim.

Keyifli okumalar dilerim

Uzman Psikolog Deniz Akgül