İstanbul
Halkalı

ÇOCUKLARDA ÖFKENİN SEBEPLERİ VE KONTROLÜ

                                                                                                ÖFKE KONTROLÜ

0-6 yaş dönemindeki çocuklar birçok duyguyu ayırt etmekte ve duygularını dışa vurup ifade etmekte zorluk yaşarlar. Duygular soyut kavramlardır ve soyut algı kavrama kapasitesi henüz bu yaşlarda gelişmektedir. Bu nedenle bu yaş grubundaki çocuklar duygularını dışa vururken genellikle davranışsal tepkileri sözel ifadelerin yerine koyarak kullanırlar ve aynı yöntemle de algılarlar. Konuya genel bir perspektiften giriş yapmış olsam da bu konunun en önemli sorusu ‘öfke nedir?’ olmalıdır. Bu soruya verdiğimiz doğru cevap aslında sorunun çözümü de olacaktır. Öfke sinirlenme benzeri aslında fizyolojik temeli de olan temel bir duygudur. Dolayısı ile öfke doğal bir duygu yansımasıdır. Doğumdan ölümü kadar her canlının öfkelenmesi de kaçınılmazdır. Yani öfkeyi ortadan kaldırmaya çalışmak boş bir çabadan ibarettir ve imkansızdır. Zaten sorun duygu da değil öfkeli davranış ve öfkeli iletişim dilinin gelişmesinden kaynaklanmaktadır. Öfke kontrolü dediğimiz zamanda da aklımıza öfke duygusunun oluşmasının normalliği fakat duyguyla birlikte ortaya çıkan öfkeli davranışın ve iletişimin kontrolü gelmelidir.  Öfke duygusuna müdahale etmeye çalışmak karşımızdaki kişi kaç yaşında olursa olsun onu daha da öfkelendirmeye sebebiyet verecektir. Duyguya müdahaleden kastım ise karşımızda öfkeli bir çocuk ya da kişi gördüğümüz ilk yaklaşım ‘neye öfkelendin?’ olur. Buraya kadar bir problem yoktur fakat sebep öğrenildikten sonra gelen ‘ne var bunda bu kadar öfkelenecek- bunda sinirlenecek bir şey yok gibi’ kişinin anlaşılamamayı hissetmesine sebebiyet veren, duygusunu küçümseyen ve onu gereksiz şeylere sinirlenen bir birey gibi gösteren duygu odaklı yaklaşım çocuğu ya da öfkeli kişiyi daha da öfkelendiren bir eğilimdir. Unutmamak gerekir ki her birey öfkelendiği konu da sonuna kadar haklıdır kendi bilişsel sürecinde. Bu sebeple öfkesini anladığınızı ama ardından gelen davranışın yanlış olduğunu anlatmak bireyin sakinleşmesinde en önemli adımdır.  Çocuklar kendini yeterince iyi ifade edemediklerinde, dikkat çekmek için ya da başka bir bireyi model aldıkları için öfkelenebilir ve öfke patlamalarının eşlik ettiği davranışsal reaksiyonlar gösterebilirler. Bu noktada biz ebeveynlerin onların bu duygularını kontrol almalarına rehberlik edecek bir misyon üstlenmemiz gerekmektedir. Öncelikle öfkenin sebeplerini anlamamız gerekir ki doğru yöntemle öfkelerini azaltabilmelerine yardım edelim.

 

Fizyolojik Sebepler:

Öfkenin yetişkinler de olduğu gibi çocuklarda da fizyolojik bağlantıları olabilir. Bir bakıma bu tür bir öfke müdahale edilebilmesi en kolay olanıdır diyebiliriz. Fizyolojik sebeplerden kastımız açlık, uykusuzluk, hastalık hali ya da kullanılan bir ilacın yan etkisi olabilir. Çocuklarımızı öfkeli gördüğümüzde aslında ilk olarak bu maddeleri kafamız da elemeliyiz ki fizyolojik olan sebepleri kısa sürede ortadan kaldırıp psikolojik ve duygu bazlı olanları daha iyi ayırt edip doğru müdahalelerde bulunabilelim.

 

 

 Psikososyal Etkenler:

18-36 ay

Aklımızdaki klasik soru ebeveynler olarak ‘bu çocuk neden bu kadar sinirli bir anlamıyorum?’. Gerçekten de bu yaş aralığındaki çocukları anlamak bazen güç olabiliyor. Kendilerini ifade etme becerileri hem psikolojik olgunluk olarak hem de dil becerisi olarak henüz gelişmekte olduğundan bizlerin iyi bir gözlemci ve iyi bir davranış analizcisi gibi misyon üstlenmemiz gerekmektedir. Öfke patlamasının ardında ki sebebi iyi analiz edemeden doğru müdahale de bulunamayız. Bu yaş aralığındaki çocuklar genellikle öfkesini –bebeklikten kalan en işe yarayan yöntem olan- ağlayarak gösterirler. Öfke seviyesi arttıkça vurma ya da bir şeyleri fırlatma ya da kendini yerlere atarak tepinme gibi davranışlar ağlamaya eşlik edebilir. Bu yaş grubunda otokontrol henüz gelişmekte olduğundan öfkeli bir çocuğa mümkün olduğunca sakin bir ses tonu ile yaklaşmak, kucaklayarak onu her şekilde kabul ettiğimizi göstermek ve sevgi göstermek sakinleştirmeye başlangıç adımı olmalıdır. Bu yaş grubu benmerkezci olduğu için çok çabuk öfkelenebilir çünkü etrafındaki şeyler bir anda onun istediği gibi olmayabilir. Fakat bir o kadar da çabuk sakinleştirilebilirler. Mantık süzgeci henüz devre de olmadığından dikkatlerini dağıtmak ikinci adımımız olmalıdır. Bu yaş grubu ile inatlaşmak çok iyi bir fikir olmayabilir çünkü bu onlara daha fazla inatlaşmayı öğretmemize sebep olabilmektedir. Sevgiyle kucaklamak, sarılmak ve dikkatini dağıtmak bu grupta genelde çok işe yarar. Fakat bazı çocuklar öfkeyi dikkat çekme yöntemi olarak kullanırlar. Böyle bir şeyin farkına vardıysanız öncelikle kendimize bir ayna tutmamız gerekiyor demektir. Çünkü farkında olmadan iyi davranışlardan daha çok öfkeli davranışları pekiştirmişiz demektir ve çocuğumuz bunu içgüdüsel olarak fark edip öfkeyi sizin ilginizi çekmek için kullanıyordur. Buradaki içgüdüsel kelimesinin altını çizmek istiyorum çünkü bazen içimizden geçen ‘beni bilerek sinirlendirmeye çalışıyor’ düşüncesi çok da doğru değil. 18-36 ay arasındaki çocuklar amaç için bilinçli planlar kuracak kadar ileri bir bilişsel seviyede değildirler. Daha çok içgüdüsel davranırlar ve pekiştireçler ile devam eder ya da davranışı bırakırlar. Dolayısıyla çocuğunuz öfkeli davranarak sizin ilginizi çekmeye çalışıyor ise zor olsa da görmezden gelmeye çalışın bu davranışını ama bunun yanı sıra da olumlu davranışları daha fazla pekiştirmeye çalışın.

 

  3-6 yaş

Öfke aslında yetişkin ya da çocuk fark etmeksizin genellikle bir bireyin aklından geçenlerin karşıdaki tarafından kabul görmemesi ve bunun karşısındaki kişinin kendini yeterince iyi ifade edemeyip engellenmişlik duygusuna kapılmasının ardından ortaya çıkan bir duygudur. Sözel ifadeler yetersiz kalınca öfkenin ve yanında getirdiği davranışsal tepkilerin gücünü kullanarak kendini kabul ettirme çabasıdır. 3-6 yaş çocuklar da ebeveynleri ya da akranları ile yaşadıkları çatışmalarda, kendilerince adaletsiz durumlar karşısında ve kendilerini iyi ifade edemediklerinde öfke patlamaları yaşayabilirler. Ebeveynler olarak yine kabullenici ve kucaklayan rolümüz burada da çok önemli. Bu yaş grubuna ben dilini kullanarak onları anladığınızı kısa ve net bir şekilde ifade etmeniz de gerekir. Örneğin ‘ şuan da ağlıyorsun anlıyorum ki yemekten önce çikolata yemene izin vermemem kızdırdı seni’ ‘bu bizim evimizin bir kuralı üzüldüğünü anlasam da bunun için izin veremem’. Kuralları net ve kısa açıklamak tutarlı olmak ve çocuğumuzu anladığımızı ona ifade etmek öfkeyi genelde azaltan bir durumdur. Eğer ki öfke uzun sürüyorsa ve öfkenin seviyesi gitgide artıyorsa yine aynayı kendimize tutmamız gerekecek çünkü yaklaşımlarımızda daha önce tutarsızlıklarımız olduysa çocuk ‘ yeterince ağlarsam o çikolatayı alabilirim’ diye içgüdüsel olarak şansını denemeye devam ediyor olabilir. Bu yaş grubunda içgüdülerin yanında artık yavaş yavaş gelişmeye başlayan empati duygusu, daha gelişmiş bir bilişsel yapı ve yavaş yavaş devreye giren mantık süzgeci de olduğundan bizlerin tutarlı ve net olmamız çok önelidir. Bunun yanı sıra çocuklarımıza öfkeli olduklarında da onları sevdiğimizin mesajını vermemiz de en önemli etkenlerden biridir. Aksi halde öfkeyi bize karşı ilgi çekme yöntemi olarak kullanmaya başlayabiliyorlar. İlgi çekmek için kullanılan öfkede yine 18-36 ay arasındaki gibi bir yol izlememiz öfkenin azalmasına yardımcı olacaktır.

 

Model Olma:

Yaş aralıklarına değinmeksizin öfkenin davranışsal olarak ortaya çıkışında kullanılan yöntemler genellikle gözlemler ile öğrenilen davranışlardır. Bu nedenle çocuğun çevresindekiler öfkeli oldukların da çevresindekilere bağırıyorsa, vuruyorsa, karşısındakini sarsıyorsa, eşyaları-objeleri fırlatıyorsa çocuk da ‘demek ki öfkeli olmak böyle tepkiler vermek demek’ deyip sizler gibi çıktılar ortaya koymaya başlayacaktır. Yazının başında dediğim gibi duygulardan önce davranışları okuyan çocuklar çevredekileri örnek alarak benzer hareketler göstermeye meyillidirler. Bu nedenle öfkeli çocuğumuzu gözlemlerken yaptıklarını kimden öğrenmiş olabileceğini de analiz ederek işi kaynağından çözmeye başlamak önemli bir adım olacaktır.

 

Uzman Psikolog Deniz Akgül