İstanbul
Halkalı

OYUN VE OYUNCAK

 

                                                                                              OYUN ve OYUNCAK

Çocuklar gerçek dünyayı ilk olarak objeler, oyuncaklar ve oyunlar sayesinde bilişsel yapıya kaydetmeye başlar. Bu da dünyayı anlamlandırmada ilk adımlarıdır. Oyun sırasında çocuklar model alarak, taklit ederek, gözlemleyerek öğrenim sağlarlar. Fakat bu öğrenmenin kalıcı olabilmesi için bu gözlemlediklerini de uygulayabilmeleri gerekmektedir. Çocuklar bu uygulamayı oyunları ile yaparlar. Oyunlar gelişim evreleri gibi git gide karmaşıklaşır; somut kavramlar ve kısa süreli oyunlardan, soyut, karmaşık ve uzun süreli oyunlara doğru gelişim gösterir. Çocukların oyun sürelerini takip etmek ve izlemek bize onların gelişim basamaklarını ne evrede tırmandıklarına dair önemli izler sunmaktadır.

Oyun çocukların içsel dünyasını anlamamız da bizim için kilit bir etkinliktir. Çocuklar duygu durumlarını sözel anlamda –henüz bilişsel kapasiteleri yeterince gelişmediği için- anlatamayabilirler. Bu durumda oyun onların dış dünyayı anlamasını sağladığı gibi bizim de onların iç dünyasını anlamamızda önemli bir rol oynar. Çocuklar ile iletişim kurmada en önemli iletişim aracımız oyun olmalıdır. Oyun terapisi bu sebeple onlarla duygusal ve bilişsel olarak etkin iletişim kurabilmek için geliştirilmiş bir terapi metodudur.

Oyun çocukların bilişsel ve psikososyal gelişimini destekleyen ve çocukların her şeyden bağımsız kendi başlarına başlattıkları aktivitelerdir. Oyun diye bahsettiğim olgunun teknolojik aletlerden ve teknolojik oyuncaklardan bağımsız olarak çocukların kendi hayal dünyaları ile yarattıkları aktiviteler olduğunu unutmamız gerekmektedir. Teknolojik aletler ile oynanan oyunlar (tablet, telefon, bilgisayar) çocukları bir ekran önünde tek bir parmak ile oynayacak şekilde kısıtlamaktadır. Bazen ailelerimiz ile sohbetlerimiz sırasında çocukların tabletlerde çok güzel puzzle yapabildiklerini duyuyorum. Bu örnek üzerinden gidersek tablette oynanan puzzle çocuğu sadece iki boyutlu bir ekrana bağlar, tek bir parmağını kullanarak bir puzzle tamamlamasını ister, ayrıca ipucu veren ekranlar da çıkarak çocuğun kendi düşünme becerisini engelleyebilir. Bu iki boyutlu ekran ve ipuçları bir bilişsel kısıtlamadır, bunun yanı sıra ince motor olarak da çocuğu desteklemez. En tehlikeli kısmı da çocuk isterse dakika da on tane farklı puzzle açıp kapatabilir ve istediğini yarıda bırakabilir. Buda ileriki dönemlerde çocukların çabuk sıkılan ve kolay tatmin olmayan davranışlar edinmelerine sebebiyet vermektedir. Tablet yerine gerçek bir puzzle ile oynasaydı ne değişecekti derseniz; ipuçları olmaksızın kendi sabrederek ve deneyerek puzzle tamamlamaya çalışacaktı. Bu bilişsel olarak çocuğun gelişimini destekleyen bir oyuna dönüşecekti. Buna ek olarak puzzleın parçalarını tutacak uygun yerlere yerleştirmeye çalışacaktı, bu da çocuğu motor olarak destekleyen bir aktivite olacaktı. En önemli katkıda psikososyal davranış olarak çocuğun sabırla bir puzzle tamamlamasını desteklemesi olacaktır. Çocuk istese de önünde başka bir puzzle şansı olmayacak, elindeki ile eğlenmeyi ve yetinmeyi öğrenecek, böylece otokontrolü ve dikkat süresi gelişecekti. Bu örneği birçok farklı oyun için düşünebiliriz. Buradan çıkaracağımız önemli sonuç, çocukların sanal değil gerçek objeler ile oynadıkları oyunların bilişsel ve motor gelişimine katkısı vardır.

 

Oyunun olmazsa olmaz parçası oyuncaklardır. Fakat bizim oyuncak diye tanımladığımız şey ile çocukların oyuncak diye tanımladıkları şeyler arasında bir uçurum vardır. Biz genelde satın alınan oyuncakları sayarken bir çocuk için her şey oyuncak olabilir. Oyuncak konusunda  modern dünyada bazı sıkıntılar mevcuttur. Yetişkin aklımızla çocuk dünyasına oyuncak seçiyoruz ve çocuklardan onlar ile oyun kurmalarını bekliyoruz. Oyuncakçılara gittiğimizde yetişkin aklımızı bile çelen teknolojik oyuncaklar çocukların hayal dünyalarına ne yazık ki ket vurmaktadır. Günümüz oyuncakları çocukların hayal dünyası ile yapacakları her şeyi onların yerine bir tuşa bastıklarında yapmaktadırlar. Bu nedenle çocuklar oyuncaklar ile kısa süreli oynayıp bir kenara atıyorlar. Çünkü oyuncakla oynayamıyorlar, oyuncak zaten kendi kendine oyun oynuyor. Oysa eline bir mandal ya da kepçe verdiğiniz çocuk onlarla belki bir saat oynayabiliyor. Hatta birçoğumuz deriz ki ‘bir pet şişe ile bir saat oynadı, dünyanın parasını verdik şunun suratını beş dakika baktı’. Bu sebepleri göz önünde bulundurduğumuzda ve yetişkin bakış açısından uzak çocuk dünyasını anlamaya çalıştığımızda her şey oyuncak olabilir. Bir çocuk tehlike arz etmediği sürece ve belirli sınırlar içinde herhangi bir objeyle yaratıcı ve hayal dünyasını destekleyecek aktiviteler yapıp oyun kurabiliyorsa o obje güzel bir oyuncak demektir. Bu nedenle çocuklarımıza çok oyuncak almak yerine ne tür aktivitelerden ve objelerden hoşlanıyor diye gözlemleyip o doğrultuda oyuncaklar ya da objeler alabiliriz. Ayrıca artık materyaller ile çocuklar ile birlikte çok güzel oyuncaklar yapıp onlar ile yaratıcı oyunlar kurabiliriz.

Oyuncak konusunda evlerde dikkat etmemiz gereken önemli bir konu da; oyuncak kirliliği. Son dönemde genelde çocukların çok fazla oyuncağı oluyor. Bu oyuncakların hepsini birden döküp hiç biriyle oynamıyorlar. Çocukların bulundukları ve oyun kurdukları ortamda çok sayıda oyuncak var ise bu onların dikkatlerinin dağılmasına, oyun sürelerini kısalmasına ve oyundan oyuna atlayarak verimli oyun kuramamalarına sebebiyet verecektir. Çocuğunuz örneğin evcilik oynuyorsa sadece ortada evcilik oyuncakları olsun. Başka bir oyuna geçmek istediğinde onları toplamasını destekleyip diğer oyuncakları dağıtmasına izin vermelisiniz (‘bunlar ile daha fazla oynamayacaksan hadi bunları yerine kaldıralım, bunlarını topladıktan sonra Legolarını döküp onlar ile oynayabiliriz’ gibi. ) Bu yaklaşım çocuğa dağıttığını toplamayı teşvik ederek sorumluluk duygusunu geliştirecek aynı zamanda da daha kaliteli ve etkin oyun oynamasını sağlayacaktır.

Vurgulamak istediğim son konu da; oyun ve oyuncakların cinsiyeti yoktur. Erkekler bunla oynamaz, kızlar bunlardan hoşlanmaz gibi kalıplara ve tabulara çocukların oyunlarını sokmak çocuklara cinsiyetçi yaklaşımı öğretmeye sebep olmaktadır. Mutfak oyuncakları ile oynayan bir erkek çocuk engellenmemelidir örneğin. Belki ileride çok iyi bir şef olacaktır ki şeflerin çoğu erkektir. Belirli yaş grupları belirli türde oyunları daha fazla oynamaya eğilimli olabilirler fakat kendi içlerinde hepsi tüm kalıplardan uzak kendi dünyalarını yansıtırlar. Bu sebeple çocuğunuzla öğretici oyunlar oynamak istiyorsanız onları özgür bırakıp siz onlara ayak uydurun. Çünkü hiçbir yetişkin bir çocuk kadar geniş hayal dünyasına sahip olamaz. Çocuklarınızı oyun sırasında yönlendirmeye çalışmayın ki özgürce düşünebilsinler. Oyunu çocuğunuzun iç dünyasını anlamada bir araç olarak görmeye çalışın ki onlar tüm duygu ve düşüncelerini oyun sırasında açığa çıkarırlar. Sizde bu yolla onlara vermek istediğiniz psikososyal mesajları, duygu aktarımlarını verebilirsiniz. Çağımız çalışan anne-baba sendromu olun oyun sırasında sürekli öğretici olma çabasından uzak durun-az görüyorum bir iki bir şey öğretmeliyim gibi düşünmeyin-, ‘bak yeşil kurbağa mavi gölde beyaz kuğu ile ne güzel yüzüyor dimi?, çünkü kurbağalar ve kuğular yüzen hayvanlardır’! gibi oyunlar kurmamaya çalışın çünkü çocuğunuza göre kurbağalar pembe ve uçan hayvanlar olabilir bu durum zaten belli bir yaşa geldiklerinde düzelecektir fakat o yaşa kadar siz onları düzeltip yaratıcılıklarına ket vurmamaya özen gösterin. ‘Hadi gel senle şunu oynayalım, yerine, ne oynamak istersin?’ kalıbını kullanmaya özen gösterin.

Çocuklar ve oyunları eşsizdir. Biz anne babalar da o eşsiz hayal dünyalarına davet ediliyoruz. Bunun tadını çıkarmanız dileğiyle, ‘oyun tadında’ güzel günler dilerim..

Uzman Psikolog Deniz Akgül